ahmetturkan.gen.tr

HAYATTAN DERSLER

  • Yazıtipi boyutunu arttır
  • Varsayılan yazıtipi boyutu
  • Yazıtipi boyutunu azaltır
Home KİŞİSEL GELİŞİM ÇOCUK EĞİTİMİ Sek sek oynamayı bilmeyen mutlu olamaz

Sek sek oynamayı bilmeyen mutlu olamaz

e-Posta Yazdır PDF

Hâlâ mutlu olma sırrına eremediyseniz bugün size "mutluluk tablosu" hediye ediyoruz. Tablo sizi mutluluğa götürecek ancak sek sek oynamasını bilmeniz şart.

Mutluluğu Çocuktan Öğren kitabının piyasaya çıkmasının üzerinden henüz iki ay geçmişti. Yazar, geniş bahçeli evinde, tebrikleri kabul ediyordu. Evin uşağı, elinde telefonla koşarak geldi.

“Efendim sizi arıyorlar.”
“Nereden?”
“Türkiye’den.”
“Kim, niçin arıyormuş”
“Konya diye bir yerden arıyorlarmış efendim. Yeni kitabınız için aramışlar.”

Yazar, merakla telefona yöneldi. Telefondaki lahuti ses, oldukça sakin konuşuyordu. Üstelik konuşan kişi İngilizce’ye çok iyi hâkimdi. Bu zat, önce yeni çıkan kitabı hakkında yazarı tebrik etti. Sonrasında onu Konya’ya davet etti. Elinde mutluluğa dair önemli bir belge olduğunu söyledi.

Bu söylenilen sözler ilk etapta yazara pek ilgi çekici gelmedi. Üstelik yazar, mutluluk üzerine bir süre çalışma yapmayı düşünmüyordu. Yine de aralarında şöyle bir konuşma geçti.

“Elinizdeki belgede ne var efendim?”
“Sırr-ı Sürur. Yani mutluluğun sırrı”
“Bu sırdan biraz bahseder misiniz efendim?”
“Bu sırrın tasavvufi, imani ve deruni boyutu var evladım. Telefonda pek açıklamam mümkün değil.”
“Kısaca belirtseniz?”
“Sek sek oynamasını bilmeyen mutlu olamaz diyebilirim ancak.”
“Anlamadım efendim.”
“Bu kadar bilgi verebilirim evlat. Gelirsen detaylarını açıklayabilirim”

Bu kısa konuşmadan sonra yazarı bir merak sardı. İçindeki bu merak onu Konya’ya kadar götürdü. Mevlana müzesinin tam karşısındaki bir ara sokakta, iki katlı bir evde, kendini arayan zat ile görüştü.
“Sen mutluluğu arıyorsun evlat. Rabbinden kopuk olan mutluluğu bulamaz. Bulsa da hemen kaybeder. İnsanı yaratan ve nasıl mutlu olacağını bilen de O’dur. Bu topraklarda yaşayan binlerce alim mutluluğu kitaplarında anlatmıştır. Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bayram-ı Veli gibi zatlar mutluluğun reçetesini sunmuştur topluma. Anadolu toprağı, mutluluğun kaynağıdır evlat.”

Yazar 60 yaşlarında, beyaz sakal ve beyaz sarıklı adamı dikkatle dinliyordu. Bir ara bu pir-i fani zat içeri gitti ve elinde bir belge ile geldi.

“Bak evladım bu belge bana dedemden kaldı. Dedem bu formülü büyük bir âlimin cümlesinden yola çıkarak oluşturmuş. Dedem, bu kağıdaSırr-ı Sürür başlığını atmış ki, sürur mutluluk demek. Yani tam da bugün senin kafa yorduğun konulara, mutluluğun sırrına dedem de kafam yormuş. Kendine göre bir çizelge yapmış.    

Ben bu çizelgeyi onun Osmanlı Türkçesi harfleri ile yazılmış kitapları arasında buldum. Başta tabloyu anlamadım. Altındaki cümleyi okudum. Cümleyi anladım ama şekle bir anlam veremedim. Sonra araştırmaya başladım. Bu cümlenin sahibini buldum. Cümle üzerine düşündükçe bu tablonun anlamını çözdüm.”

kullanYazar tabloyu aldı. Osmanlıca harflerle yazılmış tabloda küçük küçük kareler vardı. Her satırda iki kare. Birinde ‘zı’ diğerinde ise ‘nun’ yazıyordu. Yan tarafa ‘hadise-1’, ‘hadise-8’ gibi notlar düşülmüştü. Bazen ‘zı’ bazen ‘nun’ bazen de her ikisi güzel bir renk ile renklendirilmişti. Tablonun en altında şu cümle vardı: Kâinattaki herşey, her hâdise, ya bizzat güzeldir veya neticeleri cihetiyle güzeldir.Bir kısım hadiseler var ki, zahiri çirkin, müşevveştir. Fakat o zahirî perde altında gayet parlak güzellikler ve intizamlar var.

“İnsanı mutlu eden nedir evladım, başına gelen olaylar değil mi? Gün içinde yaşadığımız bazı olaylar bizi mutlu ederken bazıları mutsuz eder. Hep güzel olaylarla karşılaşan genelde mutlu olur. Bu cümle diyor ki, kanattaki her olay güzeldir. Yani bazı olaylar görünüş itibariyle (zahiren) güzeldir. Bazı olaylar ise netice olarak güzeldir. Bazı olaylar vardır ki, hem görünüşü hem de neticesi güzeldir. Mutlu olmak isteyen insanın yapması gereken gözünü güzel olana çevirmektir.Görünüşe ya da neticeye. Yani insan, olaylar arasında giderken düze bir yol takip etmemeli, bazen görünüşe zıplamalı bazen de neticeye. Yani seksek oynamalı.  

Görünüşte güzel olan olaylar zaten bizi mutlu ediyor. Ancak bazı başımıza gelen olaylar çirkin gibi görünebiliyor. Bu durumda emin olmak gerekiyor ki, başımıza gelen bu çirkin olayların arkasında bizim için saklanmış bir güzellik var. Ya bu olaylarla biz olgunlaşıyoruz, ya gelecekteki başka zor bir imtihana hazırlanıyoruz, belki de bu olaylar günahlarımıza keffaret oluyor. Bazen de görünüşteki çirkin bir olay bizi çok daha büyük belalardan koruyan bir anahtar oluyor. Bu nedenle mutlu olmak isteyen insan, çirkin bir olayla karşılaştığında hemen seksekin diğer tarafına sıçramalı. Her bir olayda güzellik neredeyse o yöne sıçrayıp, oradaki güzelliği keşfedip mutlu olabilir insan. Şimdi bak bu tabloya. “zı” Zahir demek, “nun” ise netice. Boyalı alanlar, güzelliğin nerede olduğunu gösteriyor. Başına gelen ilk olayda güzellik zahirde olabilir. Zaten mutlusun. İkinci olayda görünürde bir çirkinlik var.Ancak güzellik bu sefer neticede. Hemen seksekteki gibi neticeye sıçramak gerekiyor. Bununla ilgili sana güzel bir öykü aktarmak istiyorum:

Bir gün okyanusta yol alan bir gemi kaza geçirerek batmış.Gemiden tek bir kişi sağ kurtulmuş.Dalgalar bu adamı küçük ıssız bir adaya kadar sürüklemiş.Adam ilk günler kendisini kurtarması için Allah’a yalvarmış ve yardım bulurum umuduyla ufka bakmış. Ama ne gelen olmuş, ne giden.Daha sonra rüzgârdan, yağmurdan ve zararlı hayvanlardan kurtulmak için ağaç dallarından ve yapraklarından bir kulübe yapmış.Sahilde bulduğu, gemiden artakalan konserve, pusula vs. gibi eşyaları bu kulübeye koymuş.

Günler hep aynı geçiyormuş. Balık avlıyor, pişirip yiyor ve ufku gözlüyor, kendisini kurtarması için Allah’a dua ediyormuş. Bir gün tatlı su getirmek için yürüyüşe çıkmış, geri döndüğünde kulübesinin alevler içinde yandığını görmüş.Duman dans ede ede göğe yükseliyormuş. Başına gelebilecek en kötü şeymiş bu. Keder ve öfke içinde donakalmış. ‘Allah’ım, bunu bana nasıl yapabildin?’ diye feryat etmiş. O geceyi üzüntü ve keder içinde geçirmiş. O kadar dua ettiği halde Allah’ın bu olayı başına getirmesinden dolayı sitemler etmiş.

Ertesi sabah erken saatlerde, adaya yaklaşmakta olan bir geminin düdük sesiyle uyanmış. Onu kurtarmaya geliyorlarmış!‘Benim burada olduğumu nasıl anladınız?’ diye sormuş bitkin adam, kendisini kurtaranlara.Aldığı cevap onu hem şaşırtmış, hem de utandırmış: ‘Dumanla verdiğin işareti gördük’

Bunun gibi evlat. Görünüş çirkin ama netice çok güzel. Baharın bizi ıslatan şiddetli yağmurunun altında, bitkilerin ve hayvanların sulanması vardır. Toprak altında çile çeken tohum, bir süre sonra çiçek açar ve meyve verir. O çektiği çile görünüşte çirkindir ama neticesinde ne kadar güzellikler vardır. İnsanın başına gelen belalar da insanı daha güzel meyvelere hazırlamaktır belki de. Ben bu sırrı öğrendikten sonra, artık mutsuz olmuyorum. Çünkü biliyorum ki O’ndan gelen güzeldir. Lütfü da hoştur, kahrı da. Ben güzellik neredeyse o kareye zıplıyor, sabrediyor ve mutlu oluyorum.

Sen istediğin kadar mutluluk sırrı açıkla evlat, insanın başına zahiren kötü bir olay geldiğinde bu sırların işe yaramaz olur. Olayların rengini değiştiren bir bakış açısı kazandıran bu belge bence en büyük mutluluk sırrıdır.”

Yazar bir an sustu. Düşüncelere daldı. Belgenin atındaki sözün kime ait olduğunu sorduğunda “Kısa bir araştırma ile bulabilirsin” cevabını aldı. KSohbet o kadar tatlıydı ki, yazarla bu bilge insanın konuşmaları saatlerce sürdü. Yazar, Konya’daki mütevazi evden çıkarken Sırr-ı Süruru düşünüyordu. Vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştı. Akşam dönüş uçağına yetişemedi. İlk önce isyan edecek gibi oldu. Sonra bugün öğrendikleri aklına geldi. “Neticesi güzeldir.” dedi. “Madem buradayım öyleyse Mevlana’yı yakından tanıyayım diyerek” bir haftada Konya’da kalmaya karar verdi. Bu ona yeni güzelliklerin kapısını açacaktı.


Psikolojik Danışman & Pedagog Mehmet Teber
www.mehmetteber.com – Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir

 

REKLAMLAR

Web Site Tasarımı

Yönetim Panelli Website Tasarımlarınız için

0532 307 60 09

 

 

İSTATİSTİKLER

OS : Linux c
PHP : 5.3.29
MySQL : 5.7.43
Zaman : 13:39
Ön bellekleme : Etkisizleştirildi
GZIP : Etkisizleştirildi
Üyeler : 31076
İçerik : 1250
Web Bağlantıları : 2
İçerik Tıklama Görünümü : 2235871

Haberler

 

Eydirme gül yüzünü

Boyun bükmeye değmez…

Gülerken ağladığını,

Mutlu olanlar bilemez…

Saçlarına düşse de,

Yüreğine ak düşmez…

Hep gül dostum,

Bizim gibiler ölmez…