ahmetturkan.gen.tr

HAYATTAN DERSLER

  • Yazıtipi boyutunu arttır
  • Varsayılan yazıtipi boyutu
  • Yazıtipi boyutunu azaltır
Home KİŞİSEL GELİŞİM ÇOCUK EĞİTİMİ Çocuklar, İmtihan Vesilesi Kılınan Emanetlerdir

Çocuklar, İmtihan Vesilesi Kılınan Emanetlerdir

e-Posta Yazdır PDF
Hiçbir çocuğun 'sahibi' anne-babası olmadığı gibi yetiştirilmesi ve sorumluluğu da anne-babasının eğitimi ve sorumluluğuyla sınırlı değildir. İslam fıtratı üzerine yaratılıp, hiçbir şekle girmemiş tertemiz kalplere sahip çocuklara, anne babaları şekil vermektedir. Temiz bir toprak gibidir çocuklar, o temiz toprağa hangi tohum ekilirse onun mahsulü alınacaktır. Dolayısıyla hangi mahsulün ekildiğine dikkat etmek zorundayız!
 
Ailenizi cehennemden koruyun!
Anne-babanın, çocukları üzerindeki en temel sorumluluğu onlara ilk olarak imanı ve İslam'ı öğretmeleridir. Zira her Müslüman öncelikle emri altında bulunanlardan mesuldür.Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Hepiniz, bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evinizde ve emriniz altında olanları Cehennemden korumalısınız!" [Müslim] "Çok Müslüman evladı, babaları yüzünden Veyl ismindeki Cehenneme gidecektir. Çünkü bunların babaları, yalnız para kazanmak ve keyif sürmek hırsına düşüp ve yalnız dünya işleri arkasından koşup, evlatlarına Müslümanlığı ve Kur'an-ı Kerim'i öğretmediler. Ben böyle babalardan uzağım. Onlar da benden uzaktır. Çocuklarına dinlerini öğretmeyenler cehenneme gidecektir." [S. Ebediyye]
 
Çocuklarınıza günah işlettirmeyin!
Kendisine haram olan bir şeyi, çocuğuna yaptıran bir kimse yine haram işlemiş olacaktır. Burada anlaşılması gereken şudur; elbette haram ve helale dikkat eden hiçbir anne baba, doğrudan çocuklarına haram işlettirmez. Burada dikkat edeceğimiz şey, farkında olmadığımız haram fiillerdir. Çocuklarını kumara alıştıran, müstehcen yayınları izlemesine izin veren, yalancılık ve hırsızlık gibi kötülüklere gitmesine sebep olan kimse günah işlemiş olur.Lisedeki oğlunun spor tahmin oyunları oynamasına göz yuman baba, evine aldığı dev ekran televizyonla çocuklarının kalbini ifsat etmeye yol açarken bir dünya kötü hasleti yavaş yavaş çocuklarına aşılamış ve onların haram işlemesine vesile olmuş olmaz mı?Tahrim Suresi'nde Âlemlerin Rabbi olan Allah şöyle uyarmaktadır: "Kendinizi ve aile halkınızı cehennem ateşinden koruyun." [Tahrim, 6] Elli- yüz senelik dünya hayatında çocuklarına daire bırakabilmek için her şeyini feda edip, gece gündüz koşturan baba, çocuklarının ebedi hayatını tehlikeye atıp atmadığına nasıl dikkat etmez?
 
Çocuk psikolojisi göz önünde bulundurulmalıdır!
Çocuklardan sadır olan iyi hareketler övülmelidir. Ne zaman çocukta iyi bir hareket görülürse, o hareket vesilesiyle çocuk takdir edilmeli ve ödüllendirilmelidir. İnsanların yanında da bazen onu övmekte fayda olacaktır. 'Amcası benim çocuğum böyle yaptı' diyerek çocuk iyiye teşvik edilmelidir. Bir kabahat işler veya kötü bir söz söylerse birkaç defa görmezlikten gelmeli, (onu yapma) dememeli, azarlamamalıdır. Sık sık azarlanan çocuk, cesaretlenir, gizli yaptıklarını açıktan yapmaya başlar. Yaptığı kötü işlerin zararı, kendisine tatlı dil ile anlatılmalı ve çocuk ikaz edilmelidir! Yapılan iş, dine aykırı ise işin zararı, fenalığı ve neticesi anlatılarak, o kötü işe mani olmalıdır. Baba, baba olduğunu, büyük olduğunu hissettirmelidir! Anne, çocuğu babası ile korkutmalıdır!
 
Oyun oynamasına izin verin ki çocuk sıkılmasın
Çocuklar ve oyun başlığı ayrı bir dosya olarak incelenecek kadar önem taşıyor. Bu asla görmezlikten gelinemez. Çocukların her gün bir müddet oyun oynamalarına izin verilmelidir. Böylelikle çocuk sıkılmaktan ve üzülmekten kurtulur. Sıkılmak ve üzülmekten kötü huy hâsıl olur ve bu kalbi körleştirir.Anne - babanın çocuğuna her istediğini alması ve çocuklarını bütün sıkıntıların uzağında lüks içinde yaşatması -yaygın olarak bilinmektedir ki- uygun değildir. Böyle büyüyen çocukların, büyüyünce de istedikleri her şeyi ele geçirmeye çalışabilecektirler.
 
Çocuk, helalle beslenmelidir!
Elbette yalnızca çocuk değil, anne-babalar da haramdan kaçmak ve helalle beslenmek durumundadır. Allah'ın emri ve yasakları bu ölçüdedir zira. Kendimiz helal yediğimiz gibi çocuklarımıza da helal yedirmeye büyük özen göstermek zorundayız. Haramla beslenen çocuğun bedeni, necasetle yoğrulmuş çamur gibi olur. Böyle çocuklar da pisliğe, kötülüğe meylederler.Çocuğa, israf etmemesini, kanaatkâr olmasını öğretmek gerekir. Bazen da çocuk sade ekmek yemeğe alıştırılmalıdır. Çocuğun kötü yerlere gitmesine mani olmak hayati öneme sahiptir. Çocuk, kötülerin yanında ahlâksız, yalancı, hırsız ve hayâsız olur.Baba, ne devamlı asık suratlı durmalı, ne de çocukla fazla yüz göz olmalı, konuşmasının heybetini korumalıdır. Çocuğa babasının malı ile rütbesi ile övünmemesi tembih edilmelidir! Tevazu sahibi ve kibar olması öğretilmelidir! Başkalarından bir şey almanın zillet olduğu, veren elin alan elden üstünlüğü bildirilmelidir! Cimriliğin çirkinliği öğretilmelidir! Başkalarının yanında edepli oturması, ayak ayaküstüne atmaması, laubali hareketlerden uzak durması telkin edilmelidir!
 
Çok konuşmak, kalbi öldürür!
Fazla konuşmaktan çocuğu men etmelidir! Fazla konuşmanın hayâsızlığa yol açtığı, çenesi düşüklüğün kötülüğü belirtilmelidir! Çocuk nasıl olsa konuşmasını öğrenecektir. Maksat, ona icap edince susmasını ve büyüklerin sözünü dinlemesini öğretmektir.Doğru da olsa, çokça yemin etmesine izin vermemelidir! Vara yoğa yemin, kötü bir alışkanlıktır. Büyüklere hürmetin, yerini onlara vermenin ve herkesle iyi geçinmenin önemi anlatılmalıdır.Çocuklar, anne ve babalarına Allah'ın imtihan vesilesi olarak verdiği emanetlerdir. Hiçbir çocuğun 'sahibi' anne-babası olmadığı gibi yetiştirilmesi ve sorumluluğu da anne-babasıyla sınırlı değildir. İslam fıtratı üzerine yaratılıp, hiçbir şekle girmemiş tertemiz kalplere sahip çocuklara, anne babaları şekil vermektedir. Temiz bir toprak gibidir çocuklar, o temiz toprağa hangi tohum ekilirse onun mahsulü alınacaktır.
 
Namaz, küçükken öğretilmelidir!
Öncelikle şunu belirtmek gerekir; 'o daha küçük, büyüyünce başlar' düşüncesi problemli bir düşüncedir. Büyüyünce namaz kılmak zor gelmesin diye çocuklar, daha küçükken namaza alıştırılmalıdır. "Kılacaksın, kılmazsan dayağı yersin" gibi Peygamberi ahlaka uymayan yakışıksız cümleler yerine, sevgi dolu ama özellikle açıklayıcı ve ikna edici cümlelerle namazı çocuklarımıza anlatmak durumundayız.
 
İslam'ın getirdiği esaslar, İslami bir dilden şaşmadan çocuğun da anlayabileceği bir dilde anlatılmalıdır. Yaptığı işleri, adet olarak değil farkına vararak ve şuurla yapması gerektiğinin öğretilmesi gibi çocukları ikna edici cümlelere kurmak gerekir. Sözgelimi, yemek yiyor olmamızın asıl maksadının, kulun Rabbine ibadet etmesi, vatanına ve milletine faydalı hizmetlerde bulunması ve bütün insanların saadeti için çalışması olduğu öğretilmelidir. Dünyada bulunmamızın ve yaşıyor olmamızın gerekçesinin, ahiret için azık toplama olduğunu çocuklarımıza iyice kavratmak durumundayız.
 
Peygambere ümmet yetiştirmek!
Allah'ın bir emaneti olan çocuklarla ilgili ilk vazife ve görevimiz, onları her şeyin sahibi olan Âlemlerin Rabbi Allah'ın rızası doğrultusunda yetiştirmektir. Her Müslüman'ın ilk vazifesi, kız olsun erkek olsun, çocuklarına İslam'ı öğretmektir.İslam'ı öğretmek, İslam'ı bir bilgi kaynağı olarak onlara ezberlettirmek demek değildir. Haram ve helallere riayet etmeyen ama bütün bunları öğrenen çocuklara, ebeveyni İslam'ı aktarmış sayılmayacaktır. Bir hayat nizamı olarak İslam'ın çocuklara öğretilmesi, o nizamın ilk elden önce anne-babada vücut bulmasıyla mümkündür. Dört koldan ailemize yapılan saldırılara karşı önlem almadan, İslam bir hayat nizamı olarak ev içerisinde yaşanılamayacaktır.
 
Çocuk dövülemez!
Çocukları, iyilik adına dövmek diye bir şeyin varlığı söz konusu değildir. Çocuklara güzelliği çirkin bir fiille dayatmak mümkün müdür? Elbette değildir. "Ama sözümüzü dinlemiyor" yeterli bir gerekçe değildir. Ne kadar uğraşıldığı ve ne kadar ikna edilmeye çalışıldığı önemlidir. Terbiyede dayak olmaz.
 
1- Çocuğu dövmek, ahlâkının bozulmasına yol açar.
 
2- Devamlı dayak yiyerek büyüyen çocuğun esnekliği kalmaz, katı olur.
 
3- Dövülmek, çocukta anne-babaya karşı kızgınlığa yol açar. Çocuk kendi yaptığının kötü bir şey olduğunu düşünmez, kendini suçlu görmez, kendini döveni suçlar.
 
4- Dövülen çocuk, kızdığı zaman, o da şiddete başvurur, bir başkasını döver. Böylece dayak vicdanlı olmaya değil, saldırganlığa sebep olur.
 
5- Uzmanların ciddi bir kısmının da belirttiği gibi sözden anlayacak yaştaki çocuğa dayak atılmaz. Sözden anlamayan çocuğa ise -çok gerekliyse- hafifçe vurmak yeter. Başa, yüze tokat atmak, sopa ile dövmek asla Peygamber ahlakıyla bağdaşmaz.
 
Sosyal etkinlik ahlakı da tamamlar
Spor yarışmaları düzenlemek, çocuğun bedensel yapısının oluşturulmasında ve geliştirilmesinde oldukça etkili bir yoldur  Bu yol, çocuğun kendi fizik yapısına, oyun ve spora gereken ihtimamı göstermesine destek verir  Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, amcası Abbas oğullarının çocukları arasında koşu yarışı düzenlemiş ve yarışı kazanan çocuğa kucağını açıp, çocuğu sevmişti.Allah Resulü'nün uygulamalarından öğrendiğimiz kadarıyla, çocukların oyun oynamasına izin verilmesi hatta onların bu maksatla teşvik edilmesi gerekmektedir. Bu etkinlikler, çocukların sosyal zekâlarını ve karakterlerini geliştirecektir. Burada da anne babaya düşen, çocuklarının helal ve haram dairesinde kalıp kalmadıklarını takip etmek ve onları güzele yönlendirmektir.
 
'Onlar benim dünya fesleğenlerimdir'
Ebu Eyyûb Ensârî (ra) anlatıyor: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in yanına girmiştim. Hasan ile Hüseyin Hz. Peygamber'in önünde ya da kucağında oynuyorlardı.Ben: 'Onları seviyor musun ya Resûlullah?' dedim. Bunun üzerine O: 'Nasıl sevmem onları? Onlar benim dünya fesleğenlerimdir; onları koklarım' buyurdu. [Taberani]
 
'Ne güzel atlıdır onlar'
ÖMER bin Hattab (ra) şöyle anlatmıştır: Hasan ile Hüseyin'i Peygamber sallallahu aleyhi vesellem'in iki omzunda gördüm. Ben: 'Altınızdaki at ne güzel' dedim. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi vesellem: 'Ne güzel atlıdır onlar' buyurdu. [Heysemi]
 
Resûlullah, izin veriyor!
HZ. Aişe Validemiz şöyle anlatıyor: Habeşliler mescidde oynuyorlardı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bana perde oldu da onların oyunlarına bakıp seyrettim. Böylece seyretmeye devam ettim. Nihayet bakmaktan ayrılan ben oldum. Oyun ve eğlenceye düşkün genç yaştaki bir kızın bunu ne ölçüde arzu edeceğini artık siz takdir edin! [Buhari, Müslim, Nesai]
 
Resûlullah, torunu ile gülüşüyor!
RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem, muhtelif yerlerde çocukların oyun oynadığını görmüş ve onları yadırgamamıştır. Cabir (ra) anlatıyor: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile beraberdik. Derken bir yemeğe davet edildik. Giderken Hüseyin'in çocuklarla birlikte yolda oynadığını gördük. Allah Resûlü hemen insanların önüne geçti. Sonra (Hüseyin'i kucaklamak için) kollarını açtı. Çocuk ise yakalanmamak için şuraya buraya kaçmaya başladı. O esnada Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, çocukla gülüşüyordu. Nihayet onu yakaladı ve bir elini çocuğun çenesinin altına diğer elini de ensesine koydu. Çocuğa sarılarak öptü ve şöyle dedi: "Hüseyin bendendir, ben de ondanım. Kim onu severse Allah da onu sevsin. Hasan ile Hüseyin torunlardan iki torundur." [Ahmet bin Hanbel]
 

REKLAMLAR

Web Site Tasarımı

Yönetim Panelli Website Tasarımlarınız için

0532 307 60 09

 

 

İSTATİSTİKLER

OS : Linux c
PHP : 5.3.29
MySQL : 5.7.43
Zaman : 09:35
Ön bellekleme : Etkisizleştirildi
GZIP : Etkisizleştirildi
Üyeler : 31076
İçerik : 1251
Web Bağlantıları : 2
İçerik Tıklama Görünümü : 2247797

Haberler

 

Kıymetini bilmek; Kaybedince arkasından ağlamak değil,

 

Yanındayken; Sımsıkı sarılmaktır sevdiğine….