Osmanlı'nın ilk kadın taburunu Enver Paşa kurdu

Perşembe, 28 Mart 2024 09:30 Ahmet Türkan
Yazdır
Tarihçi Yavuz Selim Karakışla'nın 'Birinci İşçi Taburu' kitabı, askeri tarihimize ait çarpıcı bir araştırma.

Osmanlı'nın ilk kadın taburunu Enver Paşa kurdu
Cemiyetin kuruluşunu izleyen bir yıl içerisinde toplam 8 bin 860 civarında kadın çeşitli işlere yerleştirildi. Ancak sorun kadınlara birer iş bulmakla çözülecek gibi değildi. Cemiyet şubelerinde yatakhaneler ve yemekhaneler kuruldu ve acil ihtiyaç sahibi kadınlara yatacak, 
giyecek, ve yiyecek yardımı sağlanmaya başlandı. Ama cemiyetin bütün Müslüman kadınları kendi gücüyle barındırması, giydirmesi ve yedirip içirmesi hemen hemen imkansızdı. Çare arayan cemiyetin bulduğu çözüm, Osmanlı Ordusu bünyesinde yer alan Amele Taburları arasında, deneme mahiyetinde bir de Kadın Amele Taburu kurulması fikrini ortaya atmak olmuştur. Hem Başkumandan Vekili ve Harbiye Nazırı, hem de Kadınları Çalıştırma Cemiyeti’nin başkanı olan Enver Paşa, 26 Temmuz 1917 günü taburun kurulması emrini verdi. Merkezi İstanbul’da bulunan Birinci Osmanlı Ordusu’na bağlı olarak oluşturulan Kadın Birinci İşçi Taburu 10 Eylül 1917 günü resmen kurulmuştu.

Namuslu ve iffetlidir belgesi şart
Gündelik gazetelere ilanlar verilerek, Kadın İşçi Taburu’nda işçi olarak çalıştırılmak üzere işçi kadınlar aranmakta olduğu Osmanlı kamuoyuna duyuruldu. Cemiyetin ilanına göre, Kadın İşçi Taburu’na katılabilmek için Osmanlı tebaasından olmak, aşılı olmak, namuslu ve iffetli olduğuna dair mahalle muhtarından ve imamından belge getirmek, 18-30 yaş arasında bulunmak gibi şartlar gerekiyordu. Osmanlı Ordusu’nun kapılarını ilk kez kadınlara açması, pek çok kişi tarafından kuşku ile karşılandı. Osmanlı Ordusu gibi tarih boyunca yalnızca Müslüman erkeklerden oluşan bir kurumun bünyesinde bir kadın amele taburu oluşturmak hiç de kolay bir şey değildi. Kayıtlar tamamlandığında, 30 tanesi nakliye işleri ve 270 tanesi de yol yapımı, siper kazılması, ziraat gibi çeşitli diğer işlerde çalıştırılmak üzere, toplam 300 kadın kayıt yaptırmıştı. Kadın İşçi Taburu’nda istihdam edilen kadın işçilerin idare ve komutası için, evli ve iyi hali ile tanınan “mazbut” subayların seçilmesine büyük özen gösterilmişti. İlk başvuruyu yapmış olan Adile Süleyman Hanım, tabura baş katibe olarak atandı.


<br /><a mce_thref=View Raw Image" width="648" height="464" />
Kadın İşçi Taburu’na katılan kadın işçiler Osmanlı Ordusu’na mensup olan diğer askerler gibi er maaşı alıyorlardı.

Askeri mahkeme haysiyet divanı
Ayrıca, Osmanlı Ordusu’nun bütün diğer taburlarında olduğu gibi tabur görevlilerinin uygunsuz davranışlarını incelemek ve disiplinsiz hareketlerini cezalandırmak amacıyla bir de haysiyet divanı kuruldu. Ancak, o dönemde Osmanlı Ordusu’nda sıkça kullanıldığı anlaşılan dayak cezasının Kadın İşçi Taburu mensubu kadınlara karşı kesinlikle uygulanmaması da karara bağlanmıştı. Kadın İşçi Taburu’na katılan kadın işçiler Osmanlı Ordusu’na mensup olan diğer askerler gibi er maaşı alacaklar, ayrıca yaptıkları işe göre ücret almaya hak kazanmış olacaklardı.

Kadın işçilerle aynı üniformayı giymekte olan katibe ve memureleri işçilerden ayırt edebilmek için üniformalarının yakalarına takılan yaldızlı veya kırmızı renkli yıldız şeklinde rütbeler kullanılmaktaydı. Kadın işçilerden seçilen onbaşı, çavuş ve başçavuş rütbesindeki kadınlar da kırmızı çuha ve sırma kullanmaksızın, yakalarına sırasıyla bir, iki ve üç sarı yıldız takacaklardı. Kadın işçiler de yakalarına hiç bir şey takmayacaklardı. Kadınları Çalıştırma Cemiyeti’nin kurmuş olduğu Birinci Kadın İşçi Taburu, aslında ilk örnekleri Almanya’da görülen bazı para-militer uygulamalar üzerine Osmanlı İmparatorluğu’nda yapılmış kısa ömürlü bir denemeden başka bir şey değildi. Taburun aktif mevcudu hiçbir zaman 80-90 kadını aşamadı.

Kadınlar verilen işleri yapamadı
Kadın İşçi Taburu hiçbir zaman doğru dürüst üretime bile geçmeyi de başaramadı. Taburun kurulduğu ilk günlerde tarımsal üretim için çalışmalara başlandı, ama iki günlük bir çalışma sonrasında çoğunluğu İstanbullu olan kadın işçilerin bu işe hiç de yatkın olmadığı görüldü. Dahası, henüz kontratlar imzalanmamış olduğu için, kadın işçilerden bir bölümü bu ağır işlerden çabuk yılarak taburdan ayrılmak istediler. Ayrıca, daha sonra girişilen yol inşaatı da başarısızlıkla sonuçlandı. El arabalarıyla taş, toprak, kum taşıtılan, toprak düzleştirilmesi ve hendek açılması gibi ağır işlere koşulan kadın işçiler pek az iş yapabilmekteydi. Eldeki kaynaklardan, bastıran kış koşullarında kadın işçilerin araziye çıkarılmasına ara verildiği ve işçilerin iplik eğirmek ve dikiş dikmek gibi daha hafif işlerde kullanıldığı anlaşılmaktadır. Ancak, eldeki bilgilerden taburda genelde ne üretildiği bile tam olarak anlaşılamamakta.

Kadın taburunu silahlı erkekler koruyordu
Taburun merkezi, İstanbul’dan oldukça uzak bir yerde, Üsküdar’da, Sultan Tepesi’nde bulunan ve Edip Bey Köşkü adıyla anılan gözden uzak ve metruk bir binaydı. Taburun etrafı silahlı erkek askerler tarafından kuşatılmış, nöbetle beklenir bir haldeydi. Taburun tatil olduğu günlerde, tabur dışına çıkan kadın işçilerin gözetim altında tutulabilmesi için polis memurlarına görev verilmiş, tabur subay ve katibelerinden bazıları da özel olarak bu işle görevlendirilmişlerdi. Taburun içinde de kayıtsız ve şartsız bir erkek egemenliği söz konusuydu.

Enver Paşa'nı gidişiyle tabur da dağıldı
Birinci Kadın İşçi Taburu, Kadınları Çalıştırma Cemiyeti başkanı Enver Paşa’nın Alman modelini örnek alarak, Kadınları Çalıştırma Cemiyeti aracılığıyla hazırlattığı bir kişisel girişimdi. Osmanlı Ordusu’nun bu kadın işçilere yönelik olarak ne bir ihtiyacı ve ne de bir talebi yoktu. Enver Paşa’nın yurt dışına kaçmasıyla gelişen olaylar Enver Paşa’nın bu “şahsi” girişimin de sonunu hazırladı. Enver Paşa 2 Kasım 1918 günü İstanbul’dan “gitmek zorunda” kalınca, onun kurdurmuş olduğu Kadın İşçi Taburu da bir ay içinde, 1 Ocak 1919 günü, lağvedilerek tarihe karıştı.

İlk kadın askerimiz Ayşe Hatun
Ancak, Osmanlı Ordusu’nda askerlik yapmış olan ilk kadın, sanıldığı gibi 1917-1919 yılları arasında Kadın İşçi Taburu’na mensup olan kadınlardan biri değildi. Kadın İşçi Taburu’nun kurulmasından çok daha önce, Sultan II. Abdülhamid döneminde, 1897 yılında, Osmanlı Ordusu’nun Selanik’teki birliklerinden birinde iki sene müddetle “Aydın’lı Köse Mehmed” adıyla askerlik yapmış olan kişinin, aslında Ayşe Hanım adında “erkek kılığına girmiş bir kız” olduğu ortaya çıkmıştı.

Ayşe Hanım’ın nasıl olup da iki sene boyunca kız olduğunu bütün Osmanlı Ordusu’ndan saklayabilmiş olduğu bilinmez. “Sonradan yapılan muayenede kız olduğu anlaşılmış olan” Ayşe Hanım’ın hangi akla hizmetle iki yıl boyunca Selanik’te Aydınlı Köse Mehmed adıyla askerlik yapmış olduğunun da bilinmediğini belirtmekte yarar var. Ancak, bir kez kız olduğu anlaşılır anlaşılmaz “hilkat garibesi” cinsinden algılanan Ayşe Hanım’ın hemen apar topar İstanbul’a gönderilmiş olduğunu biliyoruz. İstanbul’da Hazine-i Maliye’den kendisine aylık üç yüz kuruş maaş bağlanmış, konuyla başından beri yakından ilgilenmiş olduğu anlaşılan Sultan II. Abdülhamid’in bu emriyle “atiye-i seniyye tertibi”nden de bir defaya mahsus olarak iki bin kuruş verilmiştir. Bu toplu para bağışının Ayşe Hanım’ın artık hanım hanımcık evinde oturmasını sağlamak amacıyla gerçekleştirilmiş olduğu anlaşılıyor.
<br /><a mce_thref=View Raw Image" />

Röportaj: Ürün Dirier