ANLAMAK

Perşembe, 28 Mart 2024 15:08 Ahmet Türkan
Yazdır

Anlamak, kendimizi ve karşımızdakini.

Acaba anlayabiliyor muyuz. Kendimizden başlasak. Önce kendimizi anlasak. Anladığımızı sanmayıp gerçekten anlasak. Neyiz. Ne istiyoruz. Kendimiz hala bir problem miyiz, yoksa çözüme yakın mıyız.

Duygularımız nelerdir. Beklentilerimiz nelerdir. Hayata bakış açımız nedir.

Anlayabiliyor muyuz.

Bu gün güldüğümüz bir olaya yarın ağlıyor veya bu gün ağladığımız bir olaya sonra gülüyorsak kendimizi anlamış mıyızdır.

Duygularımızdaki kararsızlığı anlayabiliyor muyuz.

Sevgilerimizdeki coşkuyu veya umursamazlığı anlayabiliyor muyuz.

Ya karşımızdakileri.

Eşimizi, çocuğumuzu, annemizi, babamızı, kardeşimizi, işyerinde arkadaşımızı, işveren işçisini, işçi işverenini, amir memuru, memur amiri.

Sahi anlayabiliyor muyuz.

Siyasiler halkı, halk siyasileri anlayabiliyor mu.

Ben ne diyorum, sen ne anlıyorsun diyor muyuz.

Çoğu zaman kendi söylediklerimizin manasızlığını kendimiz anlayabiliyor muyuz.

Aslında ben dediğimiz zaman hangi konumdaki aslında biziz.

Çıkarlarımız kendimizi anlamamıza engel midir.

Aslında ağzımızdan çıkanı kulağımız duyuyor mu.

Kulağımızdan gireni yüreğimiz tasdik edip dilimiz ikrar ediyor mu.

Yani anlaşabiliyorlar mı.

Yürek ile akıl, kulak ile dil, göz ile el anlaşabiliyor mu.

Peki anlamak için dinlemek, dinlemek için ise anlamak lazım değil mi.

Anlamadan dinleyemezsiniz. Dinlemeden de anlayamazsınız.

Anne, baba seni dinliyorum ve anlıyorum diyebiliyor muyuz.

Seni anlıyorum demekle ebeveynimizin haleti ruhiyesini, beklentilerini, ümitlerini anlayabiliyor muyuz.

Ben olsaydım babama şöyle davranırdım, anneme şöyle davranırdım derken gerçekten içtenlikle söyleyebiliyor muyuz, yoksa istikbalde başımıza geleceklerin habercisi olan şeyleri mi söylüyoruz.

Kendimizin bile anlamakta güçlük çektiği duygularımızın başkaları tarafından anlaşılmasını mı bekliyoruz.

Evladım seni anlıyorum ve dinliyorum diyebiliyor muyuz.

Evladımız buğulu gözlerle baktığında, içindekileri yüzümüze söyleyemediğinde anlamış oluyor muyuz.

Eşimize seni anlıyorum çünkü seni dinliyorum diyebiliyor muyuz.

Anlamak sadece dinlemek midir.

Sevgi bekleyen eşinizi sadece dinlediğinizde anlamış olur musunuz.

Sadakat bekleyen eş sadece dinlendiğinde, evet ya da hayır cevaplarında anlaşılmış olumu.

Anlamanın dinlemeden, dinlemenin ise anlamadan geçtiğini bilmek fakat duyguları, hayalleri, bakışları anlayamamak nasıl izah edilebilir.

Ülkeyi yönetenler halkı dinliyorlar mı. Halkın derdini anlamak için.

Halk yönetenleri dinliyor mu yönetmenin zorluklarını anlamak için.

Peki gücü elinde tutanlar vicdanlarının sesini dinliyorlar mı, hakkı anlamak için.

Ben beni dinliyor muyum; vicdanımın sesini anlamak için.

Seni dinliyor muyum seni anlamak için.

Okuduğumuzu anlamak. Anladığımızı okumak. Ne kadar alakalıdır.

İnsan anlamadığını okumaz. Okumadan anlamak mümkün değildir.

Sözden anlamak, halden anlamak.

Anlaşılır söz söylemek, Anlaşılır haller takınmak.

Anlamak için bakmak.

Bu gün ülkemizde ve Dünyamızda onca insan birbiri ile konuşuyor fakat maalesef anlaşamıyor.

Yabacıların dillerini bilmek onları anlamak için kafi değildir.

Örfleri, adetleri, gelenek ve görenekleri, inançlarını bilmek anlamak için yeterlimidir.

Pek çok şeyi ortak olan Ülkemizin insanları birbirini ne derece anlayabiliyor.

Yolda yürürken önünüzden çarparcasına geçen insan sizi anlamış mıdır, yada siz onu anlayabildiniz mi.

Derdimi var, karnımı aç. Bir yere yetişmesi mi gerekiyor.

Yavaş yürüyen hızlı yürüyenin, hızlı yürüyen de yavaş yürüyenin halinden anlar mı acaba.

Tok açın halinden, zengin fakirin halinden, kuvvetli güçsüzün halinden, güzel çirkinin halinden, genç ihtiyarın halinden anlar mı acaba.

Kim kimi anlar.

 

Anlaşılmak ve anlamak dileği ile.

 

Ahmet TÜRKAN -

HABERNAME' de 14.03.2010 tarihinde yayınlanmıştır.