6284: Aileden, Kadınlar Cehennemine…

Cuma, 29 Mart 2024 06:18 Ahmet Türkan
Yazdır
“Derin nefes alın ve hayal edin lütfen:

 

Evlisiniz ve evinizde eşinizle karşılıklı kahve içerek bir konuda tartışıyorsunuz...

Tartışmanın bir yerinde kırılma yaşanıyor ve sorunlar aşılamaz bir noktaya geliyor.

Eşiniz telefona sarılıyor ve polisi arıyor.

Sizi en az üç ay evinizden uzaklaştırmak/atmak için, kendini güvende hissetmediğini söylemesi yeterli…"

Düşünelim…

Aksini ispat etmeniz için ne gerekir?

Karşı deliller mi?

İyi ama 6284, 8/3 delil veya belge aranmaz demiyor mu?

Bu madde nedeniyle artık neredeyse bütün boşanma davalarına evden uzaklaştırma kararları eşlik ettiğini düşünüyoruz fakat gerçek rakamları yetkililer elbet açıklayacaklardır.!

Bekliyoruz…

Aydınlanma Hareketi tüm insanlığa daha özgür ve daha adil bir dünya vaadetti.

Halen, Derin Dünya'nın Irak ve Suriye'de demokrasi ve adalet için bulunduğunu düşünüyorsanız eğer sözcükler anlamını yitiriyor.

Tüm dünyada katledilen milyonlarca insan...

Hepimiz Irak ve Suriye'de yaşananlara yakından şahid olduk.

Sorsanız, demokrasi, adalet ve insan hakları için geldiler.

Oysa gördüğümüz, kan, gözyaşı ve sömürüden ibaret...

Aydınlanma Hareketi için bilgi, hakikate ulaşmanın vesilesi değil, yeryüzüne tahakküm kurmanın aracıdır.

Zira bilgi güç demektir.

Dünyanın yeni patronlarına göre eski ve eskiye ait ne varsa kötüydü ve ortadan kaldırılmalıydı.!

Vahiy, gelenek ve aile...

Kamuoyuna lanse edilen şiddet haberlerinde kullanılan argümanların neredeyse tamamı çarpıtılmaktadır...

Kadına Şiddet yaygarası, bu köklü projenin bir aparatından ibarettir..

Derin Dünya ve gönüllü neferlerinin gerçekleri çarpıtmaktaki mahareti takdire şayandır...

Kendisini sol olarak tanımlayan fakat kapitalizmin bu topraklardaki misyonerleri gibi davranan çoğu kadın dernekleri de boş durmadı.

2009 yılından beri daha yoğun bir saldırı altında olan Ak Parti iktidarının, Kadın ve Aile politikalarının Gezi Aklı ile gösterdiği paralellik, Ak Parti tabanının kadın dernekleri noktasındaki yanlızlığıyla birleşince 2012 yılında Kadına Şiddetüzerinden sergilenen çarpıtmanın meyvesi olan  ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun' (6284) yürürlüğe girdi.

O günden bu güne her şey daha kötüye gidiyor.

En azından kanuna gerekçe olarak gösterilen kadın cinayetleri açısından durum ortada.

Bizi biz yapan ve milletin yapı taşı olan aile yapımız çözülüyor.

Aile kurumu can çekişiyor.

Geçtiğimiz günlerde Fuat Tosun ne olduğunu, sebeplerini ve yaşananları yazmayı denedi.

Belki gözlerimiz açılır ümidiyle de kitabına çarpıcı bir isim seçti:

Kadınlar Cehennemi…

“Kadınlar Cehennemi' ismi -empati oluşturma çabasının ötesinde bir gerçeği de yansıtıyor. Özellikle boşanma sürecindeki erkekler, 'Maymunlar Cehennemi' filmindeki insanlar kadar olmasa da büyük bir baskı altında yaşamaya çalışıyor.

Evlerinden kovulmuş, karakolları mesken tutmuş, çocuklarından  koparılmış..."  (Fuat Tosun, Kadınlar Cehennemi)

Tüm kitap boyunca, sorular soruluyor, rakamlar veriliyor, dikkatimiz bize gösterilen cambazdan farklı bir noktaya çekilmeye çalışılıyor:

"Erkek ölümlerinin de önemli kabul edilebilmesi için, politik olarak fayda sağlaması şart mıdır?

İntihar eden evli erkeklerin sayısı yıllık binin üzerine çıkmış olmasına rağmen neden kimse ses vermiyor?

Neden, çocuklarını öldürüp intihar cesaretini dahi gösteremeyen kadınlar değil, öldürülen kadın haberleri gündem oluyor?

Neden kadınların taammüden öldürdükleri erkekler değil, öldüren erkek haberleri gündem oluyor?

Neden annelerin öldürdüğü değil, babaların öldürdüğü çocuk haberleri gündem oluyor?

Oysa hazır elde istatistikler  de var.!

Aile içi geçimsizlik nedeniyle intihar eden erkek sayısı kadınların neredeyse dört katı.

Kadınlar, öz çocuklarını erkeklerden beş kat daha fazla öldürüyorlar...

Erkekler daha çok (boşanma sürecinde) devletin aile içi meselelere kadınlar lehine karışması nedeniyle, içine düştükleri psikoloji sonucunda öldürürken, kadınlarsa daha çok aldattıkları eşlerini, aldattıkları sevgilileriyle birlikte öldürüyor.

Yani erkekler çoğu zaman cinnet halinde yani üzerlerindeki baskı nedeniyle akıl sağlıklarını yitirdikleri anlarda öldürürken, kadınlar planlayarak yani taammüden öldürüyor." (Kadınlar Cehennemi)

Tüm bu sorular, aslında ne olduğunu anlamamız için aile üzerinde odaklanmamız gerektiğini söylüyor.

“Aileler üzerinde oyun tezgâhlayan güce birçok isim verilebilir. Kimi Emperyalizm, kimi Faşizm, kimi de küresel güçlerden bahsedebilir ancak Faşizmden Emperyalizme, küresel güçlerden diktatörlüklere kadar bütün bu kavramların yaslandığı tek güç ‘para ve kapital’dir. Bu nedenle, aile üzerinde oynanan oyunların tezgahlayıcısı olarak farklı kavramların çevresinde dolaşmak yerine, sorumlu tanımlanırken ‘Kapitalizm’ kavramını kullanmanın daha doğru olduğunu düşünmekteyiz.

Kapitalizm, seçimlerden değil, aynı hedef etrafında kenetlenmiş topluluklardan korkar. Bu yüzden, etnik ayrıştırma, sınıf içi ayrıştırma ve son olarak aileleri ayrıştırma, parçalama ve çürütme hedefini daima gündeminde tutar.(Kadınlar Cehennemi)

Zira parçalanmış aile demek: İki ev, iki araba, iki buzdolabı yani daha çok tüketim demektir. Fazla acımasız bulanlar için kapitalizmin dünyayı ne hale getirdiğine bir kez daha dönüp bakmalarını tavsiye ederiz.

Zira, malları sebebiyle azgınlaşan Müstekbir Zümresi asla doymuyor.

Sürecin mağdurlarınca oluşturulan Aile Platformu’nun geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada üzerinde durduğu temel noktalar ise şunlar:

İstanbul Sözleşmesi’nin iptali,

6284 Zulmü,

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’nin iptali,

Çocuk Haczi,

Ebeveyne Yabancılaştırma Sendromu (EYS),

Tek Taraflı Velayet,

Aile Reisliği ve Süresiz Nafaka Zulmü…

Dikkat edilirse medyada konu sadece nafaka ve çocuk haczi üzerinden ele alınıyor.

Modern dünyada aileyi tehdit eden bir çok faktörden bahsedilebilir.

Fakat üzerinde durulması gereken asıl nokta:

Kadınların boşanmalarına ve kocalarına iftira atabilmelerine imkân sağlayan yasal düzenlemelerin yürürlükte olduğudur.

Bu topraklarda hiç kimse bu güne kadar sonuçları itibariyle aile kurumunu böylesine tehdit eden uygulamalara imza atmamıştır.

Ak Parti iktidarının neredeyse son on yıldır kesintisiz devam eden saldırılardan sonra, ancak nefes alabildiğinin farkındayız.

Fakat artık GEZİ’den bu tarafa Ak Parti’nin Kadın ve Aile politikalarını esir alan kadın derneklerinin değil, Aile Platformu’nun talepleri tüm boyutlarıyla konuşulmalıdır.

Konuştuğumuz geleceğimizdir…

(Devam edeceğiz inşallah.)

 

Alpaslan AYDAR

 

*********

YORUM

 

Kadınları korumak adına çıkartılan kanun ya da kanunlar kadınları korurken erkeklerin yalnızlaşmasına ve aile erkinin yara almasına sebep olmuştur.

Karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan aile kurumu çıkarların korunduğu kirli ilişkilere yol açtığı, görüşleri ve sonuçları ortadadır.

Ailenin islami değerleri temel alan hususlardan uzaklaşması, ahlaksızlığın, saldırganlığın, doyumsuzluğun, zina hıyanetinin arttığı günümüzde çıkartılan kanunlar erkeklerden öç alma yarışmasına dönüştü ve hızla da kadın hegomanyasına doğru yol almaya devam ediyor.

Amazonlar krallığı kurulmak üzere.

Birilerini koruyalım derken bir diğerlerine zarar vermek adalet değildir.

Adalet haklıya hakkını hak ettiği ölçüde vermek demektir. Adalet zulüm doğurmamalıdır.

Evlilik erkinin korunması konusunda islam hukuku tekrar gözden geçirilmeli ve islami değerler ön planda tutularak kanunlar revize edilmelidir.

Erkek ayrıldığı eşine ömür boyu bakmak zorunda değildir.

İslamda ön şart olan Mehir konusu yanlış anlaşılmaktadır.

Mehir ömür boyu boyuduruk altında olmak değildir.

Mehir konusuna bir göz atalım..

 

Sual: Mehir nedir? Dinimizde mehrin önemi nedir?
CEVAP

Mehir, erkeğin evlenirken kıza vermesi gereken altın, mal veya bir menfaattir. İstanbul’da genel olarak 11 Reşat altını mehir olarak verilir. Mehrin altın olması şart değildir. Herhangi bir mal [ev, apartman, bağ, araba, fabrika] veya bir menfaat de olabilir. Dul kadınla evlenen de mehir verir.

Mehir söylenmeden yapılan nikah da sahihtir. Fakat evlendikten sonra da erkeğin hanımına Mehr-i misil vermesi gerekir.

Bir kız veya kadın evlenirken, (Benim nikahım mehirsiz olsun) diyemez. Bir mehirde anlaşılır. Bu mehir kadının hakkı olduktan sonra, henüz almadan da kocasına bağışlayabilir. Bağışlaması ise çok sevaptır.

Hanım, mehrimi helal ettim dedikten sonra, haram olsun demesi ile haram olmaz, hediyesini geri isteyemez.

Düğünden önce, kıza verilen takılar, nikahta mehirden söz edilmemişse, mehir yerine geçer. Erkek, nişan için gönderdiğim şeyler mehir idi dese, kadın ise, hediye idi dese, yenilen şeyler hediye olur. Başka şeyler, mehir olur.

Mehir iki kısımdır. Mehr-i muaccel ve mehr-i müeccel. Her iki mehir, nikahta bildirilmedi ise, Mehr-i misil verilmesi gerekir. Kadının baba tarafından akrabasına verilen kadar verir.

Mehr-i muaccel:
Acele verilmesi gereken mehir demektir. Bir bilezik, bir küpe, bir buzdolabı vesaire olabilir. Nikah yapılınca, verilmesi vacip olur. Zifaftan veya halvetten önce verilir. Mehr-i muacceli geciktirmek caiz değildir. Hanım ayrılmaya sebep olan bir şey yaparsa, mesela mürted olursa, hürmet-i müsahere’ye sebep olursa, mehr-i muaccel verilmez. Erkek boşarsa veya ayrılığa sebep olanı yaparsa, yarısı verilir.

Önce kıza takılan takılardan hangisinin mehr-i muaccel olduğu bilinmeli. Nikah kıyılırken o zaman (malum olan) denilir. Bilinmiyorsa, malum olan demek yanlış olur. En uygunu ise, mehr-i müeccel gibi muaccel de tespit edilip, şu kadar mehr-i muaccel ve şu kadar mehr-i müeccel ile denmelidir. Taraflar, mehr-i muacceli tespit ettikleri halde söylemek istemezlerse o zaman, (aralarında malum olan mehr-i muaccel ile) ifadesi kullanılır. İleride boşanma vaki olunca takılan takıların hangisi emanet, hangisi hediye, hangisi mehr-i muaccel olduğu bilinmeli, herhangi bir uyuşmazlığa sebep olmamalı.

Mehr-i müeccel:
Hemen verilmeyip daha sonra verilmesi gereken mehir demektir. Halvet olmuşsa veya ikisinden biri ölmüşse, mehr-i müeccelin verilmesi vacip olur. Hanımının istediği zamanda verilir. Eğer istemedi ise, ikisinden biri ölünce, verilmesi vaciptir. Hanım ölünce, kocası, hanımının vârislerine verir. Kocası ölünce, mirasından hanımına verilir. Mehrin başlık parası ile ilgisi yoktur. Başlık parası almak haramdır.

Boşanma halinde, zifaf veya halvet olmuşsa, müeccel mehrin tamamı, olmamışsa yarısı verilir. Bir âyet-i kerime meali:
(El dokunmadan boşadığınız kadınlara, mehrin yarısını verin!)[Bekara 237]

Nikah kıyılırken mehir söylenip de, ne kadarı muaccel olduğu bildirilmedi ise, âdete ve hanımının emsaline göre, söylenilenin bir miktarı muaccel olur. Nikah kıyılırken, mehr-i müeccelin belli bir tarihte ödenmesini şart etmek caizdir. Boşanma halinde, mehrin ödeme tarihi beklenir. Ödeme tarihi belli değilse, boşarken hemen ödenir. (Fetava-yı Hindiyye)

İslamiyet’te mehir parası, evlenmek için değildir. Evliliğin düzenli, mutlu olarak devam etmesi, kadının hak ve hürriyetlerinin korunması, din cahili huysuz erkeğin elinde oyuncak olmaması içindir. Mehir parasını vermek ve çocukların nafaka paralarını her ay ödemek korkusundan, erkek, hanımını boşayamaz. Bu korkunun olmadığı yerlerde, mahkemeler boşanma davaları ile dolup taşar. Bunun için, evlenecek kızın, İslam’ın güzel ahlakını ve kadına verdiği kıymeti bilen ve bunlara önem veren erkekten az miktarda, böyle olmayandan ise, fazla miktarda mehir istemesi efdaldir.

Mehir parası, kadın için bir sigorta sayılır. Erkeğin zor ödeyeceği veya hiç veremeyeceği bir mehir ile evlenen kadını, erkek boşayamaz. Boşarsa, maddi hayatı felce uğrar. Mehir vermek korkusu, erkeğin iyi geçinmesine de sebep olur. Şayet erkek, mehir parasını verir de, hanımından ayrılırsa, hanımın kimsesi de yoksa, bu mehir parası ile geçinme imkanı bulabilir. İmkanı olan erkeğin, saliha kız veya kadına çok mehir vermesi iyi olur. Habeş imparatoru Necaşi, Ümm-i Habibe validemiz ile Peygamber efendimizin nikahlarını kıyınca, mehir olarak yaklaşık 2 kilo altın vermişti. (Nesai)

Mehir biçilmeden yapılan nikah da sahihtir. Ama daha sonra mehr-i misil vermek gerekir. Mehrin çoğunun bir sınırı yoktur. Fakat en azı, 5 gram altındır.

Boşadığı kadına mehrini ödememek kul hakkıdır. Ödemezse, ahirette azabı çok şiddetlidir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Kadınlara mehirlerini gönül rızası ile verin; kendi arzuları ile mehrin bir kısmını size hediye ederlerse, onu da afiyetle yersiniz.) [Nisa 4]

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Mehir vermemek niyeti ile evlenen, kıyamette hırsızlarla haşrolur.) [R.Nasıhin]

(Hanımını bırakıp mehrini vermemek haramdır.) [Hakim]

(Mehir olarak, bir yüzük olsa da verin!) [Müslim]

(Mehir parası hayırlı maldır.) [Deylemi]

(En iyi mehir kolay ödenendir. Mehirde kolaylık gösterin. Çok mehir istemek düşmanlığa sebeptir.) [Abdürrezzak]

Karı koca arasında olan meşru halvet, yabancı kadın ile olan haram halvet gibi değildir. Yanlarında hissen veya şeran yahut tabiaten cinsi münasebete mani bir sebep bulunursa, meşru halvet olmaz. İkisinden birinin hasta olması, ihramlı olması, farz namazda, Ramazan orucunda olması, kadının hayız veya nifas halinde olması, yanlarında akıllı [7 yaşında] bir çocuk bulunması bu halvete mani olur. Fakat akıl baliğ olmayan bir çocuk, haram olan halvete mani olamaz. (Mezahib-i erbea)

Bir kız ile bir erkek nikahlanıp, sonra boşanırlarsa, böyle meşru bir halvet de olmamışsa, mehrin yarısını verir. Halvet olmuşsa mehrin tamamını verir.

Zifafa girmeyen ve halvet de olmayan kız, bir kere boşanınca, bain [kesin boşanmış] olur. Erkeğin buna hemen yarım mehir vermesi lazım olur ve iddet beklemez. Boşandığı gün bile, başkası ile evlenebilir.

 

Mehirsiz nikâh
Sual:
Mehirsiz kıyılan nikâh sahih olur mu?
CEVAP
Nikâh sahih olur. Daha sonra da anlaşabilirler. Anlaşamayıp erkek mehir vermezse, mehr-i misil vermesi vacib olur. Yani kadının baba tarafından akrabasına verilen miktar kadar verir. Hiç vermezse kul hakkı olur, fakat kadın isterse, alacağı mehrini hediye edebilir.

Boşanmada mehir
Sual:
Evlenirken, hanımımın kapalı ve namaz kılan biri olmasını istedim. Açık bir kıza teklif ettim. Kabul etti ve evlendik. Sonra açılıp saçıldı. Namazı bıraktı. Müslümanlığı kabul etmiyorum, dedi. Beni bırakıp gitti. Yani boşandık. Mehir borcumu vermem gerekiyor mu?
CEVAP
Vermek gerekmez. Çünkü kadının mürted olması veya hürmet-i musahereye kasten sebep olması gibi, kadının sebep olduğu ayrılmalarda, mehri vermek gerekmez. Verilmişse, erkek hepsini geri alır.

Düğünde verilenler
Sual:
Düğünden önce, kıza altın bilezik vesaire veriliyor. Nikâhta mehir konuşulmazsa, mehir yerine geçer mi?
CEVAP
Evet, geçer.

Dul kadına mehir
Sual: Dul kadınla evlenen de mehir verir mi?
CEVAP
Evet, verir.

Mehr-i muaccel
Sual: S. Ebediyye’de, nikâh kıyılırken, (Şu kadar mehr-i müeccel ve aralarında malum olan mehr-i muaccel ile) deneceği bildiriliyor. Eğer mehr-i muaccel aralarında malum değilse, yani hiç mehr-i muaccel konuşulmamışsa yine böyle söylenebilir mi?
CEVAP
Hayır. O zaman önce her iki mehri de malum hâle getirmek gerekir. Mehir konuşulmadan yapılan nikâh sahih olursa da, doğrusu önceden bunları belirlemektir. Belirlenmemişse, nikâhtan sonra belirlenir.

Mehrin en azı nedir?
Sual:
Mehr-i müeccelin en çoğu ve en azı ne kadar olmalıdır?
CEVAP
Çoğunun bir sınırı yoktur, anlaşmaya bağlıdır. En azı ise, 5 gram altındır. Eğer nikâhta mehir anlaşması yapılmamışsa, o zaman, erkeğin, mehr-i misl vermesi vacib olur. Mehr-i misl, kızın baba tarafından akrabasına verilen miktardır. En azı ise, 5 gram altındır.

Mehir söylemeden, hattâ mehir vermemek şartıyla yapılan nikâh sahihtir, fakat şart fasid olur. (S. Ebediyye)

Mehir iki kısımdır:
a- Mehr-i muaccel: Nikâh yapılınca, verilmesi vacib olur. Zifaftan önce verilmesi gerekir. Kadın, mehr-i muacceli almadıkça, düğünü, halveti ve birlikte sefere çıkmağı istemeyebilir.

b- Mehr-i müeccel: Verilmesi, şu üç şeyden biri hâsıl olunca vacib olur:
1- Halvet,
2- Vaty [Zifaf],
3- İkisinden birinin ölmesi. Kadın ölünce, mehir kadının varislerine verilir. Koca ölünce, mirasından hanımına verilir. (Kitab-ül-fıkh alel-mezahib-il-erbea)

Mehri az istemeli
Sual:
Çok mehir istemek iyi midir?
CEVAP
Mehir, evlenecek kızın sigortası gibidir. Mehri çok isterse, erkek basit şeyler yüzünden karısını boşayamaz. Güvenilemeyen erkekten mehri çok istemekte mahzur olmaz. İstediği zaman kadın mehrini kocasına hediye edebilir. Bu bakımdan çok istemesinin bir zararı olmaz.

Salih, güvenilir biriyle evlenen kız, fazla mehir istememeli. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(En iyi mehir kolay ödenendir.) [Hâkim]

(Mehirde kolaylık gösterin! Çok mehir istemek düşmanlığa sebeptir.) [Abdurrezzâk]

Hazret-i Ömer buyurdu ki:
(Mehri çok istemeyin! Mehri çok almak fazilet olsaydı, Resulullah bunu yapardı.) [Tirmizî]

Bir kadının mehri, bir çift ayakkabıydı. Peygamber efendimiz, bu kadının mehrinden memnun olup olmadığını sordu. Kadının memnun olduğu bildirilince, Peygamber efendimiz de sevindi. (Tirmizî)

Mehir olarak ne verilir?
Sual:
Evlenirken mehr-i müeccel olarak neler istenebilir?
CEVAP
Altın, gümüş, kâğıt para veya herhangi bir mal yahut bir menfaat istenebilir. (Kitab-ül-fıkh alel-mezahib-il-erbea)

Kadın, mehir olarak kendisine Kur’an-ı kerim öğretmesini de isteyebilir. Bir ev, bir araba isteyebilir. Basit bir şey yüzünden erkeğin boşamasını önlemek gayesiyle mehri çok istemek iyi olur.

İslamiyet’te mehir parası, evlenmek için değildir. Evliliğin düzenli, mesut olarak devam etmesi, kadının hak ve hürriyetlerinin korunması, din cahili huysuz erkeğin elinde oyuncak olmaması içindir. Mehir parasını vermek ve çocukların nafaka paralarını her ay ödemek korkusundan erkek, hanımını boşayamaz. Bu korkunun olmadığı yerlerde, mahkemeler boşanma davalarıyla dolup taşmaktadır. Bunun için, evlenecek kızın, İslam’ın güzel ahlakını ve kadına verdiği kıymeti bilen ve bunlara ehemmiyet veren erkekten az miktarda, böyle olmayandan ise, fazla miktarda mehir istemesi efdaldir. (S. Ebediyye)

Mehir nisabı
Sual:
(Fakir kıza nisabın üstünde mehir istenince, o da kurban kesemeyeceği için günaha girer. Böylece kadına zulmedilmiş olur)deniyor. Fazla mehir istemekle kadına niye zulmediliyor ki?
CEVAP
Mehri çok istemekle kadına zulmün bir ilgisi yoktur. Kadın, alacağı olan mehri nisaba katar, fakat parası yoksa zekât vermez, kurban da kesmez. Bundan dolayı ne günaha girer, ne de zulme uğrar. Kurban kesecek kadar parası varsa, kurban keser ve kurban sevabına kavuşur. Kadın sevaba kavuştuğu için ona zulmedilmiş olmaz. Aksine elinde nisap miktarı kadar parası veya altını olmadığı hâlde, mehir alacağını nisaba dâhil ettiği için zengin olduğundan kestiği kurbana vacib sevabı veriliyor. Bu ise büyük bir nimettir. Bu bakımdan çok mehir istemenin hiç mahzuru olmaz, aksine kadın için maddî ve manevî faydası vardır.

 

Sual: Bir kadını, "şu kadar mehir ile bana nikâh et" diye vekil edilen kimse, nikâh akdi anında, mehri söylenenden daha fazla söyleyip nikâh akdini yapsa, vekil eden kimsenin, fazla olan bu mehri vermesi gerekir mi?
Cevap:
Bu konuda İbni Abidinde deniyor ki:
“Bir adam, bir kimseyi; 'Filan kızı, bana şu kadar altın mehir ile iste' diyerek vekil etse, vekil, daha çok mehir söyleyerek istese ve böylece nikâh yapılsa, fazlasını vermek lazım gelmez. Adam, isterse fazlasını kabul eder, isterse nikâhı fesih eder. Düğünden sonra haber alıp fesih ederse, Mehr-i misil vermesi lazım olur.”

Hal böyle iken,ömür boyu ayrıldığı kadına bakmak zorunda olmak zulümdür.

KADINLARIN İSLAM FITRATI ÜZERE OLMALARI, AYNI ŞEKİLDE ERKEKLERİN İSLAM FITRATI ÜZERİNE OLMALARI, DÜNYALIK İÇİN AHİRETLERİNİN MAHV ETMEMELERİ

TAVSİYE OLUNUR. İFRAT VE TEFRİTTEN KAÇINILMALI HATTI VASAT ÜZERE OLUNMALIDIR.

Vesselam.

 

Ahmet TÜRKAN

 

 

Kaynak :http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=1424



 


 

Son Güncelleme: Cuma, 29 Mart 2024 06:18