ahmetturkan.gen.tr

HAYATTAN DERSLER

  • Yazıtipi boyutunu arttır
  • Varsayılan yazıtipi boyutu
  • Yazıtipi boyutunu azaltır
Home SİZDEN GELENLER MAKALE Günahsız Bir Hükümet İsteyen Anarşisttir.

Günahsız Bir Hükümet İsteyen Anarşisttir.

e-Posta Yazdır PDF

 

Zerratı günahkârlardan mürekkeb bir hükûmet, tamamıyla masum olamaz. Bir hükümet düşünelim bakanından en küçük memuruna kadar, parti teşkilatından, tâ köydeki delegesine kadar insandan mürekkeb bir yapısı vardır. İnsanı ise: bulunduğu hale ünsiyet eden, 'Yaratılmışlar arasından en güzel sûrette ve en son yaratılan, Allah’ın sıfat ve isimlerine mazhar olan, kendi yaratıcısını bilen veya inkâr edebilen, yaptıklarından sorumlu canlı' olarak düşünürsek her an kabul veya inkar eden bir yapıya sahiptir. İnsan: en güzel surette yaratıldığı ve ona gayet geniş ve her şeyi yapabilecek bir istidat ve yetenek verildiği için, en aşağıların aşağısında ta en yükseklerin yükseğine, yerden arşa, küçük bir zerreden ta güneşe kadar dizilen makamlara, mertebelere, derecelere, derekelere çıkabilir; Düşebilir bir imtihan meydanına atılmış, sonu olmayan düşüs ve yükselişlere giden iki yol önüne açılmış, bir kutretin mucizesi, yaratılışın meyvesi ve neticesi, acaib bir sanat harikası olarak şu gönderilmiştir.[1] Madem insan bu yapıdadır. Müsbet hareket yapabildiği gibi, her an hata ve kusura, hatta günaha da açıktır. Ferdleri her zaman günah ve hatalara açık olan bir hükümetten tamamıyla masumiyet beklenemez.

O zaman hükümete bakış açımız nasıl olmalı?

Gönül terâzimizde tercih meyli, hükûmetin hasenatı, halkına karşı maslahatı seyyiatına, hatalarına ağır gelmesiyle müsbet tarafa meyl edip ağmakla safını belirtiyorsa o Hükümet iyidir. Hata ve seyyiatı ağır geliyorsa o hükümet menfidir. Bunu şöyle mülahaza etmemiz lazım:

Şeytanın toplum hayatını zehirleyen bir hileside mü'minin bir tek seyyiesiyle, hata ve kusuruyla, bütün hasenatını, iyiliklerini örtmesidir. Şeytanın bu hilesini dinleyip aldanan insafsızlar,o mü'mine düşmanlık ederler. Halbuki haşirde Cenab-ı Hak mutlak adaleti sağlamak için o büyük hesab gününde a'mal-i mükellefîni tarttığı zaman, hasenatı seyyiata galibiyeti ve mağlubiyeti noktasında hükmeyler. Hata ve günahların sebebleri çok ve işlenmesiyle vücudları kolay olduğundan, bazan bir tek salih amelin işlenmesiyle bir çok hatalar örtülebilir. Demek bu dünyada, o adalet-i İlahiye noktasında muamele etmek gerektir. Eğer bir âdemin iyilikleri fenalıklarına miktar cihetiyle çokluğu veya keyfiyeten (yapısını, nasıl olduğu) ziyade gelse, o âdem muhabbete ve hürmete müstehaktır. Belki kıymetdar bir tek hasenesi ile, çok seyyiatına nazar-ı afv ile bakmak lâzımdır.[2]

Bir hükümeti eleştirirken bu hikmet ve maslahat ile bakmak gerektir.

Yoksa seyyiesiz, hatasız, kusursuz bir hükûmeti istemek, arzu etmek muhal-i âdidir. Muhali taleb etmek, kendine ve milletine fenalık etmektir. Ben öyle âdemlere, anarşist nazarıyla bakıyorum. Çünkü bu düşünce: her türlü ilâhi ve beşerî teamülleri, kanunları, kabulleri red eden ama nefsin esâretine düşen, her türlü iktidârı reddeden, hangi şekilde olursa olsun devletin varlığına karşı çıkan ve onu yıkmayı amaç edinen yapıdadır.

Bu düşünce sahipleri, peygamberimizin İslamiyeti tesisinde insanları İlahi kanunlara uymaya davet ettiklerinde karşı çıkmış, Peygamberimizi ve islama teslimiyeti reddetmişlerdi.

Nefsin serbestiyeti için ilahi kanunları güya Peygamnerimizin kendileri gibi beşer olmasını bahane ederek:

"Bu nasıl peygamber ki, yemek yiyor, çarşılarda geziyor. Ona bir melek indirilmeli de onunla berâber (o da) bir korkutucu olmalı değil miydi?" [3]

Cenab-ı Hak onların niyetlerinin iç yüzünü yüzlerine çarparak: "De ki: 'Eğer yeryüzünde yerleşmiş kimseler olarak gezip dolaşanlar melekler olsaydı, elbette onlara (da kendi nev'lerinden) gökten melek bir peygamber gönderirdik.'[4] Zaten bunlar Peygamberimizin yanında aleni melekte görseler inanmazlar. Çünkü bunların gözleri var görmez, kulakları var işitmez, dilleri var hakikatı söylemez.

Bediüzzaman nefislerine manevi yasakcı konulmasını istemeyen bu güruhun yapısını ve gidiş yolunu şu şekilde anlatır:“Şeriat-ı Muhammediyenin (a.s.m.) Ebedî bir kısım ahkâmını nefis ve şeytanın desiseleriyle kaldırmaya çalışarak, Hayat-ı beşeriyenin maddî ve mânevî rabıtalarını (bağlarını) bozarak, Serkeş ve sarhoş ve sersem nefisleri başıboş bırakarak hürmet ve merhamet gibi nuranî zincirleri çözer, Hevesat-ı müteaffine (kokuşmuş hevesler) bataklığında birbirine saldırmak için cebrî (zoraki) bir serbestiyet ve ayn-ı istibdat (baskının tâ kendisi) bir hürriyet vermek ile dehşetli bir anarşistliğe meydan açar

Tamamen masum bir hükümetin varlığını isteyen birisi (Allah etmesin) bin sene yaşayacak olsa, âdeta mümkün hükûmetin hangi suretini görürse görsün, kendi kuruntu ve hayalindeki şey olmadığından yine razı olmayacak. Kendi kuruntusunun neticesi olan tahrib etme meyli ile o sureti, o yapıyı bozmağa çalışacak.

Hükmedenin olmadığı bir toplumu özleyen ve bu fikrin mahsülüyle yetişen birisi şöyel demiş: "Bu hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa, bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok. Milletin bize verdiği görev bu kardeşim."

Böyle adamları nasıl bileceğiz, Nasıl anlayacağız, Bir çoğumuz alim değiliz? Vb.gibi insanın aklına böyle soru gelebilir.

İnsan ilim sahibi olmayabilir. Ama allah akıl vermiş. Şimdi pazara veya manava gidilse en iyi üzümü alabilir. Üzümü yerken en zeki insanlara bile hile edebilirsiniz. Demek bilmemeniz, sormamanız özür değil... Bir ormanda karma karışık ağaçların içinde ağaçlar bir birinden meyveleriyle ayrışırlar. Öyle ise, iyi ve doğruyu, yalan ve yanlıştan ayırmak için insanların fikirlerimizin neticelerine bakınız. İşte birisinde istirahat ve itaattır. Ötekisinde ihtilaf ve zarar saklanmıştır. [5]

Bu anlatımdan akla şu gelebilir: Bunların umumuna fena mı diyorsun? Hiç mi hayrımızı istemiyorlar? Hükümete namzet çok müesseseler var, sanki bu milletin iyiliğini istiyorlar gibi duruyorlar. Siyasetlerini öyle yürütüyorlar?

Hiçbir bozucu tahrip edici bir müfsid ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Hak taraftarıyım der. Yahut bâtılı hak görür. Evet kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz miheke vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hattâ en büyük bir alimin sözünü de, o söylediği için hüsn-i zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki o da müfsiddir. Veya bilmediği halde ifsad ediyordur. Öyle ise her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte size söylenen sözler hayalin elinde kalsın, miheke vurunuz. Eğer altun çıktı ise kalbde saklayınız. Bakır çıktı ise çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, ona reddediniz gönderiniz.

Evet hakkı tanıyan, hakkın hatırını hiçbir hatıra feda etmez. Zira, hakkın hatırı âlîdir. Hiçbir hatıra feda edilmemek gerektir. İnsan hüsn-i zanna memurdur. Fakat şu hüsn-i zannınızı kabul etmemek gerek . Zira bir müfside, bir dessasa hüsn-i zan edebilirsiniz. Delil ve akibete bakınız. Şu halde böyleleri fena, mel'un, anarşist ve karışıklık isteyen kaosculardır. Çeşitli kaos teorileriyle menfeat tedarik eden ihtilal ve fesad mesleğinde giden kimselerdir.

Öyle diyorsun ama belki onlar şu yeni hali beğenmeyip eksi güzel günlerimizi geri getirmek istiyorlardır?

115 m uzunluğunda 32 metre çapında bir dev ağaç olan Sekoya, hiç kendi çıktığı çekirdeğe girer mi? İşte görüyorsunuz, eski hal muhal(imkansız).. Ya yeni hal veya izmihlal (ya da yok olmak)[6]. Öyleyse Kendisi İslâm, milletin geneli İslâm olan şu vatanın temel esası rızay-ı ilahi olmalıdır. Çünkü o bütün insanı islam fıtratı üzere yarattı. O zaman "insanı yaşat ki; devlet yaşasın."

İşin özü "din hayatın hayatı, hem nuru hem esası ihyayı din ile olur şu milletin ihyası. işte o Hükümet bu esasları esas tutan hükümettir.

 

Zeynelabidin YILDIRIM

Bolu

Nisan 2018



[1] 23. söz

[2][2] LEM'ALAR : 90

[3] FURKAN-7

[4] İsra 95

[5] Mektubat 2. S. 350

[6] Mektubat 2. S. 351

 

Son Güncelleme: Perşembe, 25 Nisan 2024 11:50  

REKLAMLAR

Web Site Tasarımı

Yönetim Panelli Website Tasarımlarınız için

0532 307 60 09

 

 

İSTATİSTİKLER

OS : Linux c
PHP : 5.3.29
MySQL : 5.7.43
Zaman : 11:50
Ön bellekleme : Etkisizleştirildi
GZIP : Etkisizleştirildi
Üyeler : 31076
İçerik : 1250
Web Bağlantıları : 2
İçerik Tıklama Görünümü : 2232348

Haberler

Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım.

Necip Fazıl Kısakürek