ahmetturkan.gen.tr

HAYATTAN DERSLER

  • Yazıtipi boyutunu arttır
  • Varsayılan yazıtipi boyutu
  • Yazıtipi boyutunu azaltır
Home ALINTI YAZILAR OKUMALAR Eski Bir Tesettür Konuşması ve Tesettürde Geldiğimiz Son Nokta

Eski Bir Tesettür Konuşması ve Tesettürde Geldiğimiz Son Nokta

e-Posta Yazdır PDF
Tarih: 21 Mart 1923...
Yer: Konya...
Konya Hilaliahmer (Kızılay) Kadınlar Şubesi’nin tertiplediği çay ziyafetinde, şu sözler çınlıyor:
“...Filhakika (gerçekten) memleketimizin bazı yerlerinde, en ziyade (çok) büyük şehirlerinde tarzı telebbüsümüz (giyim tarzımız) kıyafetimiz, bizim olmaktan çıkmıştır!...“Dînimizin tavsiye ettiği tesettür hem hayata, hem fazilete uygundur...“Tarz-ı telebbüsümüzü (giyim tarzımızı) ifrata (aşırıya) vardıranlar, kıyafetlerinde aynen Avrupa kadınını taklid edenler düşünmelidirler ki, her milletin kendine mahsus an’anesi, kendine mahsus âdeti, kendine göre millî hususiyetleri vardır.“Hiçbir millet aynen diğer milletin mukallidi olmamalıdır. Çünkü böyle bir millet ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne kendi milleti dâhilinde kalabilir. Bunun neticesi şüphesiz hüsrandır (düş kırıklığı). Tarz-ı telebbüsümüzde ruhî ihtiyacını tatmin için İslâm ve Türk hayatını iptidadan (başından) bugüne kadar lâyıkiyle tetkik ve etrafiyle tavzih (düzeltme) etmekliğimiz lâzımdır.”Şaşıracaksınız belki, ama bu dosdoğru tespitler, daha sonra ülkenin yönünü Batı’ya çeviren, bu istikamette “kıyafet devrimi” yapıp kadınları açan, erkeklere şapka giydiren ve bununla iftihar eden Mustafa Kemal Paşa’ya aittir (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, cilt 2, s.87).

Zaman oldu, kıyafet yüzünden bu ülkede insanlar asıldı (başta İskilipli Atıf Hoca), zaman oldu “tesettür” kavramı “türban”a indirgenip başını örten üniversite öğrencilerine kapılar kapandı (“28 Şubat süreci” denen alaca karanlık kuşağı), zaman oldu seçim kazanıp TBMM’ine giren başörtülü milletvekilinin milletvekilliği düşürüldü, bu çarpıklıkları protesto için eylem yapan vatandaşlarımız ise idamla yargılandı,.. Derken, “başörtüsü dâvası”nı kazandık: Çoktan beri aynı TBMM’inde başörtülü milletvekillerimiz var... Fakat başka bazı gelişmeler buna gereği gibi sevinmemize izin vermiyor. Vakıa “başörtüsü dâvası”nı kazandık, ama “tesettür dâvası”nı kaybettik! “Tutucu” sayılmam,ama “tesettür” adına tesettürsüzlüğü, “İslam” adına yozlaşmayı, “paylaşma” adına gösteri ve gösterişi, nihayet “sade hayat” adına gözükara israfı da onaylayamam.

Bendeniz bu yüzden “tesettür” ile “moda”, “podyum”, “manken” kavramlarını hâlâ yan yana düşünemiyorum. Çünkü “tesettür”, “örtünme”, “kapanma” gibi kavramlar, “teşhir”in her türlüsünü reddetmek anlamına geliyor; “moda”, “podyum”, “manken” kavramları ise “teşhir”den besleniyor. “Örtünme”, “ar”-“hayâ”-“iffet”-“edeb” gibi, “utanma” duygusundan beslenirken, “moda” hepsine boş verir, salt paradan beslenir. Birinin temeli mânevi, diğerlerinin maddidir. “iman” ve “küfür” gibi zıtlaşırlar! Buna rağmen, kapitalizmin narına yanmış pek çok “Müslüman” konfeksiyoncu, bu zıt kavramları uzlaştırıp para kazanmaya çalışıyor... Buyurun, konumuz “tesettür”, mekânımız “podyum”, huzurlarınızda “tesettürlü manken”!

Anlamadığım şu: Kadın kimliğinin çok yönlü istismarının simgesi olan “podyum”, kadının yüceltilmesinin adı olan “İslâm”la nasıl uzlaştırılabilir? Biliyorsunuz, Âlişan Efendimiz’den önce kadın, alınıp satılan, horlanıp aşağılanan, hiçbir hakkı-hukuku olmayan, hatta bir kısmı “ihtiyaç fazlası” sayılıp diri diri gömülen bir varlıkken, Efendimizle birlikte imanî ve Kur’an’î boyutta yüceltilmiştir... Ayrıca “tesettür” değişmeyen kuralların ürünü, “moda” ise sürekli değişimin adıdır... “Tesettür” dünya ötesi bir idrakin tercihi iken “moda” tümüyle “dünyacı” bir tercihtir. Tesettür farzdır: Bu itibarla her tesettürlü kadın başında “âyet” taşıyor demektir (Yusuf Kaplan kardeşimin bu ifadesine bayıldım). Başında “âyet” taşıyan, başından sonrasını “moda”ya teslim ederse, baş bildiğimiz kıbleye, vücut ise başka bir kıbleye yönelmiş olur...Çünkü “tesettür” ile “tefessüh”ün bir arada yaşaması imkânsızdır.

İşin özetle ifadesi şudur: Ya başında “âyet” taşımayacaksın ya da hakkını vereceksin! Bu kadar.


Yavuz Bahadıroğlu
Son Güncelleme: Perşembe, 28 Mart 2024 16:48  

REKLAMLAR

Web Site Tasarımı

Yönetim Panelli Website Tasarımlarınız için

0532 307 60 09

 

 

İSTATİSTİKLER

OS : Linux c
PHP : 5.3.29
MySQL : 5.7.43
Zaman : 16:48
Ön bellekleme : Etkisizleştirildi
GZIP : Etkisizleştirildi
Üyeler : 31076
İçerik : 1248
Web Bağlantıları : 2
İçerik Tıklama Görünümü : 2215764

Haberler

Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım.

Necip Fazıl Kısakürek