ahmetturkan.gen.tr

HAYATTAN DERSLER

  • Yazıtipi boyutunu arttır
  • Varsayılan yazıtipi boyutu
  • Yazıtipi boyutunu azaltır
Home KİŞİSEL GELİŞİM KİŞİSEL GELİŞİM Charlie Chaplin’in 70. Doğum Gününde Söylediği Bilgece Sözler

Charlie Chaplin’in 70. Doğum Gününde Söylediği Bilgece Sözler

e-Posta Yazdır PDF

Charlie Chaplin; çok acılı ve meşakkatli bir hayat öyküsünün ertesinde, mutluluğu ve huzuru yakaladı... Dünyayı güldüren adam aslında, kendi acısını unutmak için insanları güldürmeye çalışıyordu... 70. doğum gününde, hayatından çıkardığı dersleri anlatan bir yazı kaleme aldı... O yazıdan pasajlar aktarıyorum size...

HAYATIN BANA YAPTIĞI UYARILAR...
Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda anladım ki; Duygusal acılar ve keder yapılmış birer uyarıydı bana... Kendi gerçeğime karşı yaşadığımı anımsatıyorlardı... Biliyorum bugün buna ‘özgün olmak’ diyorlar...

İNSANIN KENDİSİNİ ZORLAMASININ...
Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda... Zamanı gelmediğinde ve o kişinin hazır olmadığını bildiğin halde, istediğini yaptırmaya zorlamanın... Zorladığın kişi bizzat kendin de olsa, çok utanç verici bir şey olduğunu anladım... Bugün buna; “kendine saygı duymak” deniyor...

BAŞKALARININ HAYATINA ÖZENME...
Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda, başkalarının hayatlarına özenmekten vazgeçtim... Önüme çıkan zorlukların; Olgunlaşmam için aşmam gereken engeller olduğunu fark edebildim... Günümüzde buna “bilgelik” dendiğini biliyorum...

DOĞRU ZAMANDA DOĞRU YERDE...
Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda;  Her zaman, her fırsatta... Doğru zamanda doğru yerde bulunduğumu anladım... O andan itibaren huzura erdim... Bugün buna; ‘yaşanmakta olana saygı’ dendiğini biliyorum...

GELECEĞE İLİŞKİN BÜYÜK PROJELER...
Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda; Kendime ayırmam gereken zamanı, başka şeylere harcamaktan... Geleceğe ilişkin büyük projeler yapmaktan vazgeçtim... Bugün artık yalnızca bana keyif ve mutluluk veren, Sevdiğim ve hoşuma giden işleri, Kendime özgü yol yordam ve tempoyla yapıyorum... Günümüzde buna ‘kendine karşı dürüst olma’ dendiğini biliyorum...

 görüntüleniyor 

SAĞLIKLI OLMAYANLARDAN KURTULMA
Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda; Sağlıklı olmayan her şeyden kurtardım kendimi... Yemeklerden, insanlardan, nesnelerden, durumlardan... Hepsinden önce de beni benden koparıp diplere çeken şeylerden...
Başlangıçta buna ‘sağlıklı egoizm’ diyordum... Bugün biliyorum ki bu ‘kendini sevmektir...’

HAKLILIĞIMA İNANMAKTAN VAZGEÇTİM
Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda... Vazgeçtim; her zaman kendi haklılığıma inanmaya... Daha az yanılmaya başladım böylece... Bugün anladım ki; Buna ‘sade olmak ve sade yaşamak’ deniyor...

DÜŞÜNCELERİN BENİ HASTA ETMESİ...
Kendimi gerçekten sevmeye başladığımda; Düşüncelerimin beni hasta ve zavallı bir insan yapabileceğini fark ettim... Buna karşı, yüreğimin gücünü yardıma çağırdığımda.. Aklım değerli bir ortak kazandı... Bu ilişkiye bugün ‘yürek bilgeliği’ diyorum...

YAŞAMAK...
Kendimle ve başkalarıyla tartışmaktan... Çatışmaktan ve sorun yaşamaktan korkmuyorum... Çünkü yıldızlar bile bazen birbiriyle çarpışıyor... Yeni dünyalar oluşuyor... Bugün bunun ‘yaşamak’ olduğunu biliyorum...

(Charlie Chaplin 16 Nisan
1959 yılında 70. doğum gününde yazdığı yazı...)


LİNÇ EDİLMEYE ÇALIŞILAN YALNIZ STAR
O güne kadar hayatında; iki kez kendinden çok genç kızlarla evlenmiş boşanmış, yine bir genç kadınla yaptığı evlilikte aradığını bulamamış bir adamdı... Genç kadının hakkında açtığı babalık davasında mahkemelerle uğraşıyordu... Siyasi olarak “rejim açısından sorunlu bir adamdı...” Rejime muhalifti; ona ‘komünist’ diyorlardı... O ise sadece ‘hümanist’ olduğunu söylüyordu... Rejimin, toplumsal ahlak kurallarının ve Hollywood düzeninin ‘linç etmeye yemin ettiği’ yalnız bir adamdı o... Londra’nın kenar mahallelerinden çıkıp gelen, mazlum bir serseriydi aslında... Dokunaklı ve komik bir öyküsü vardı... 1889’da Londra’da doğmuştu... Babası alkolikti... Annesi dengesiz... Charlie 3 yaşındayken babasını kaybetti... Annesi babasının ölümünü kaldıramadı ve sinir krizi geçirip hastaneye kaldırıldı...

Yalnız kaldı... Erkek kardeşi Syd’le parklarda yattı, çöp kutularındaki kırıntılarla karnını doyurdu... Sonunda kardeşiyle bir yetimhaneye gönderdiler onları... Ağlamamak için gülmeyi o sırada öğrendi... Kendisine pandomim ve komikliklerle dolu bir hayal dünyası yarattı... Ağlamasını gülerek örtmesini ve güldürmesini öğrenince; Londra’nın tiyatro izleyicisi ona “gülmeye“ başladı... Charlie Chaplin böyle doğdu...

ROMANTİK MAZLUM SERSERİ...
Charlie’nin genç kadınlara ilgisi vardı...  Evlendiği ilk eşi Mildred Harris sadece 16 yaşındaydı... İkinci eşi Lita Grey de aynı yaştaydı... Üçüncü eşi çekici Paulette Godard onlar kadar çocuk değildi, ama o evlilik de yürümemiş boşanmayla sonuçlanmıştı... Şimdi de genç ve güzel oyuncu Joan Berry, Charlie’nin doğmamış çocuğunun babası olduğunu iddia ediyordu...

Oysa kan testi durumun böyle olmadığını söylüyordu... Genç oyuncunun hamile kaldığı kişi Charlie Chaplin değildi... Ama o yıllar Amerika’da Soğuk Savaş vardı... Ve Charlie Chaplin “komünist” olarak biliniyor ve rejim tarafından istenmeyen adam ilan ediliyordu... Böyle insanlara, “hayatın zindan edilmesi, sadece o günlerin Soğuk Savaş Amerika’sında değil, bugünlerin çağdaş sanılan dünyasında da pek revaçta bir uygulamaydı...” Ancak bu arada genç bir kadın; masum, komik, gariban görünümlü romantik serseriye inanmıştı...

GÜVERCİN ADIMLI ADAMIN HAYALİ...
17 yaşındaki genç kızın ismi Oona’ydı... 1943 yılında; daha 17 yaşındayken 54 yaşındaki Charlie Chaplin’le evlenerek bütün dünyaya, sevdiği adama inandığını deklare etti... Mahkeme; kan testinin aksi sonuçlarına rağmen Charlie Chaplin’in “baba” olduğu görüşünü kabul etti ve; çocuk için 21 yıl boyunca para ödemesine karar verdi...

Hayat her zaman acımasızların... Rezillerin...
Kan emicilerin...
Ahlak bekçilerinin...
İnsanlık suçu müsebbiplerinin...
Soğuk savaş akrobatlarının...
Empati kurmayan insanlık yoksunlarının...
Ve o günlerde Amerika’yı kasıp kavuran derin operasyon merkezlerinin arzuladığı gibi gitmeyecekti...

Bazen iyi olanlar ya da iyi olmaya çalışanlar birbirlerini bulurlardı... Her şey onlara karşı gözükse de, onlar bir yolunu bulacak; birbirlerine destek olacak, onları yok etmeye çalışan hayatı cennete çevirebileceklerdi... Üç kuşaktan alkol ve uyuşturucu bağımlısı bir aileden gelen 17 yaşındaki çekici güzel kız Oona, kendisi gibi alkolik bir babanın oğlu olan ve 3 yaşından beri annesiz babasız, yetimhanelerde büyüyüp, dünyanın en ünlü aktörü haline gelen, masum ve berduş görünümlü, romantik ve komik serseri istediklerini verdi ve onu mükemmel bir adam haline dönüştürdü...

Amerika’da Mc Carthy rejimi; kendisine muhalif olan, insanlıktan ve barıştan yana davranan Şarlo’yu Amerika’da istemiyordu... Şarlo da hayatı kendisine cehennem eden; ahlak bekçisi kisvesindeki operasyon merkezlerinden, rejim muhafızlarından ve Soğuk Savaş cellatlarından kaçıp kurtulmak istiyordu... Oona’yla İsviçre’ye sürgüne gittiler birlikte... Orada çok mutlu bir hayat sürdüler... Çocuk üstüne çocuk yaptılar... 8 çocuk, hepsi de inanılmaz biçimde annelerine benziyordu... Hollywood’a girmesi yasaktı; ama o bütün dünyada oynayan filmlerinden yılda yaklaşık 11 milyon dolar para kazanıyordu... İsviçre’de Genova yakınlarında, bir villada yaşadılar genç karısıyla... Hayatın, onlara alkol ve uyuşturucu yüklediği genetik mirasa inat, 37 yıllık yaş farkına aldırış etmeden mutlu bir yaşam geçirdiler... Soğuk Savaş cellatları, insanlıktan nasibini alamamış iftiracı güç odaklarına karşı, tam 34 yıl İsviçre’de yaratıcılık dolu bir hayatları oldu...
-“Çocuklarımız için yaşıyoruz... Onları şımartmamaya çalışıyoruz...” diyordu Oona...

ŞARLO...
“Filmlerde göstermek istediğim adam; romantizme karşı inanılmaz açlığı olan bir adamdır... Sonsuza kadar aşkı aramak istiyor, ama ayakları ona izin vermiyor...” derdi... Filmlerinde oynadığı “romantizme adayan“ adam aslında kendisiydi...
İzin vermiyor dediği ayakları ise “Şarlo“yu dünya durana kadar unutulmayacak olan “güvercin adımlı yürüyüşüydü...” “Hayatta utangaç bir saygı ve yumuşak bir bağlılık” aradığını söyleyen; komik ve berduş adam 1977’nin Noel’inde öldü... 88 yaşındaydı... Filmlerinde yarattığı “güvercin yürüyüşü“ mazlum ve masum karakterinin simgesi olarak dünya durdukça titrek siyah beyaz kareler de onu ölümsüzleştirecekti... 




Reha Muhtar

 

 

REKLAMLAR

Web Site Tasarımı

Yönetim Panelli Website Tasarımlarınız için

0532 307 60 09

 

 

İSTATİSTİKLER

OS : Linux c
PHP : 5.3.29
MySQL : 5.7.43
Zaman : 07:03
Ön bellekleme : Etkisizleştirildi
GZIP : Etkisizleştirildi
Üyeler : 31076
İçerik : 1248
Web Bağlantıları : 2
İçerik Tıklama Görünümü : 2211408

Haberler

Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım.

Necip Fazıl Kısakürek