ahmetturkan.gen.tr

HAYATTAN DERSLER

  • Yazıtipi boyutunu arttır
  • Varsayılan yazıtipi boyutu
  • Yazıtipi boyutunu azaltır
Home İSLAM FIKIH Şeriat Medresede, Sünnet Tekkede Öğretilir

Şeriat Medresede, Sünnet Tekkede Öğretilir

e-Posta Yazdır PDF



Şeriat Medresede, Sünnet Tekkede Öğretilir

Kavramların bizim için hayati bir önemi var. Çünkü biz kavramlarla konuşuyoruz. Mesela konuşurken bir kavramı kullandığımızda, eğer karşımızdaki kişi bu kavramın içeriğinden haberdar ise ancak bizi anlayabiliyor. Değilse, biz o kavramı ne kadar özenle seçersek seçelim, muhatabımız ile iletişimimiz sağlıklı bir şekilde gerçekleşmiyor.

Kavramlar üzerinde çalışmak ciddi bir iştir
Dinin anlaşılmasında ve insanlara aktarılmasında da kavramların büyük bir önemi vardır. Dinî bir terimin kavramsal içeriği bilinmiyorsa, onun anlaşılması da söz konusu olamaz. Dinin anlaşılması için dinî terimlerin kavramsal boyutunun sağlıklı bir şekilde ortaya konulması gerekir. Fakat burada altını kalın hatlarla çizmemiz gereken bir husus vardır ki o da şudur: Müslümanlar kavramlar üzerinde çalışırken bunu tamamen kendi geliştirdikleri metotla yapmak zorundadırlar. Aksi takdirde semantik ve etimoloji gibi modern bilimlerin usulleri takip edilecek olursa, bu ancak İslam’ın saptırılmasına neden olur.

“Medrese” denilince derin bir “ah” çekmeyen kimselerin, Batı tarzı kavram analiz usullerinin tehlikesinin de farkında olamayacakları kesindir. Açık ve net konuşmak gerekirse İlahiyatçı mantığı ile kavram analizi yapmanın sağlıklı olamayacağını, bu konuda keskin bir medrese âliminin bakışına ihtiyacımız olduğunu söylemek durumundayız.

İslam’da ilahiyat olmaz
Yıllar önce bir yazımda İslam’da ilahiyatın olmayacağını, ancak kelamın olabileceğini ifade etmiştim. “İlahiyat” kavramının ne anlama geldiği konusuna dikkat çekmeye çalışmıştım. İlahiyattan üç talakla boşanmayan hiçbir ilahiyatçının sözüne itibar edilemeyeceğini de şimdi ifade etmek istiyorum. Tıpkı sosyolojiden boşanmayan sosyologların, psikolojiden boşanmayan psikologların sözüne itibar edilmeyeceği gibi…

İlahiyatçı olmak da ne demek
Net bir şekilde söylememiz gerekir ki biz prensip olarak bilime karşıyız. Onun müspet tarafı varsa da onu “ilim” kapsamı altında sahiplenmekten de geri durmayız. Bilim deyince biz insanların menfaatine olan bazı gelişmeleri kastetmiyoruz. Bize hazmettirilmeye çalışılan bir metodolojiyi anlıyoruz ki bu da pozitivizmin ve materyalizmin metodolojisidir. Meselemiz modernleşme ile birlikte açılan yaralarımızdır.

Kavramların kalbine yolculuk
Geçtiğimiz günlerde modernleşme konusundaki ciddi çalışmalarından tanıdığımız Bedri Gencer Hocayı Zeytinburnu Kültür Merkezi’nde dinleme imkânımız oldu. Bu mekânda ayda bir defa kavramların kalbine yolculuk yapan Bedri Gencer Hoca, bu ilk dersinde giriş mahiyetinde bazı prensiplerden bahsetti. Dinin anlaşılması için Kur’an’ın kullandığı dilin anlaşılması gerektiğini söyleyen Bedri Hoca, Kur’an-ı Kerim’e bakıldığında birçok yerde ticarî terminolojinin kullanıldığını söyledi.

İnsanlığın çok eskiden beri ticaretle uğraşması hasebi ile ticaret dilinin her yerde yaygın olduğunu, İslam öncesi Araplarda da yaygın olduğunu söyleyen Bedri Hoca, bundan dolayı Kur’an’ın ticaret terminolojisini kullandığını söyledi. Din dilindeki “ticaret” vurgusu üzerine dikkat çeken Hoca şunları söyledi: “Dinin özünde yatan en temel espri ticarettir. Kur’an-ı Kerim’de çok kuvvetli bir ticaret söylemi vardır. Kul ile Allah’ın ilişkisini anlatırken Kur’an-ı Kerim özellikle ticarî bir terminoloji kullanır. Allah-kul ilişkisi tamamı ile ticarî bir dağarcıkla anlatılmaktadır. Dinin işleyişi ticarî mantıkla anlatılıyor fakat sonucu tarımsal bir dil ile anlatılıyor. Çünkü tarım da insanoğlunun en eski uğraşılarındandır. Tarımsal faaliyet dinin mantığında bir yer bulmuştur. Mesela ‘felah’ kavramı… ‘Felah’; toprağı yarmak demektir, ‘fellah’ da çiftçi demektir. Buradan kurtuluş anlamına nasıl geçilmiştir? Şöyle ki dindeki temel esprilerden biri de yoldur. Minhaç, tarikat, mezhep, sebil; bunların hepsi yol demek. Cennete giden yolda şeytan biliyorsunuz barikatlar yığıyor. İşte ‘felah’; bu dünyanın, nefsin ve şeytanın yola yığdığı barikatları yararak saadete ulaşmak demektir.”

Din, şeriat ve İslam eş anlamlıdır
Bu ilk derste “din” kavramını masaya yatıran Bedri Hoca, din kavramının mutlak anlamda kullanıldığı zaman “şeriat” yani “yasa” anlamına geldiğini söyledi. Din, şeriat ve İslam kelimelerinin anlamdaş olduğunu ifade eden Bedri Hoca, bu kelimelerin aralarında özellik ve genellik farkı olduğunu, en genelinin “din”, daha özelinin “şeriat”, daha da özelinin “İslam” kavramı olduğunu söyledi.

“Din”in deskriptif ve normatif olmak üzere iki anlamda kullanıldığını söyleyen Bedri Hoca, deskriptif anlama örnek olarak Kafirun Suresi’ndeki “Sizin dininiz size” ayetini gösterdi. Normatif olana örnek olarak ise; “Allah indinde din İslam’dır” ayetini gösterdi. Birincisinde bütün dinleri kapsadığını, ikincisinde ise sadece hak din anlamında kullanıldığını söyledi.

Din kavramının “borç verme” ile ilgisi
Din kelimesinin de ticarî terminoloji ile alakası olduğunu, “din” kelimesinin “deyn” kelimesinden yani “borç verme”den geldiğini, Allah’ın Deyyan isminin de ‘çok borç veren’ anlamına geldiğini ifade eden Bedri Hoca sözlerine şöyle devam etti: “Dinin ‘borç’ kavramından geldiğini söyledik; buna göre din bir ekonomidir. Din insanın maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamak için gönderilmiş ilahi bir ekonomidir. Bu ekonominin iki tarafı vardır. Allah ve kul. Bu taraflardan birisi ihtiyaçsız, diğeri muhtaç… Biliyorsunuz Allah’ın Gani ismi var. Bu ismin gerçek anlamı ‘zengin’ demek değildir, ‘ihtiyaçsız’ demektir. Zengin onun mecaz anlamıdır. Zamanla mecaz anlam hakiki anlama dönüşmüştür.”

Bu konuda meallerde gördüğü bir yanlışa da değinen Bedri Hoca şunları söyledi: “Meallerde ‘müstağni’ kelimesi bazen Allah’a izafe ediliyor. Bu çok büyük bir yanlıştır. Müstağni; ‘muhtaç olmamaya çalışan, muhtaç olmak istemeyen’ demek olduğu için kullar için söylenebilir ama Allah için söylenemez.”

Sekülerleşme birçok şeyi silip süpürüyor
Sekülerleşme konusuna da değinen Bedri Hoca, sekülerleşmenin dinin değişmesi değil de dinin algılanma şeklinin değişmesine sebep olduğunu, sekülerleşmenin sonucu olarak hayatımızın dinî ve din dışı hayat diye ikiye ayrıldığını söyledi. İslam’da böyle bir ayrımın olamayacağını ifade eden Bedri Hoca, bu önemli konuyu şu sözleri ile izah etti: “Besmele ile başlamayan her işin kısır kalmaya mahkum olduğu buyuruluyor bir hadis-i şerifte… Başka bir hadiste hamdele ile, başka bir hadiste salvele ile başlamayan deniliyor. Dikkat ederseniz her iş diyor, bir istisna yapmıyor. Ama biz bugün camilerde vaazlara başlarken besmele, hamdele ve salvele ile başlıyoruz, çünkü onu dinî bir iş olarak görüyoruz ama bir konferans verirken veya televizyonda bir sohbete başlarken besmele, hamdele ve salvele ile başlamıyoruz. Böyle başladığımız zaman ‘Ya burayı camiye çevirdiniz, sen vaiz misin’  diyorlar. Ben çok karşılaştım bu tür şeylerle. Bu neyi gösteriyor? Hayatımızı dinî ve din dışı diye ikiye ayırdığımızı gösteriyor. Halbuki ben niye bir sempozyumda besmele, hamdele ve salvele ile başlamayayım? Ben akademik bir sunuma böyle başladığım için çok uyarı aldım. ‘Sen nasıl sosyoloji profesörüsün’ diyorlar. Hatta bir sempozyumda birileri bu yüzden salonu terk etti.”

Salevatı unutmayalım
Salevat getirmenin çok önemli olduğunu çünkü Peygamber Efendimizin en cimri kimselerin kendisine salevat getirmeyen kimseler olduğunu ifade ettiğini söyleyen Bedri Hoca, bu konuda şöyle bir sitemini de dile getirdi: “Bugün salevatı doğru düzgün tecvidi ile söyleyen kimseye rastlamadım. ‘Sallallahü aleyhi ve sellem’ deniliyor. ‘Sallellahü aleyhi ve sellem’ denilmesi lazım.”

Bazı hadislerde ‘şunu şunu yapmayan bizden değildir’ denildiğini söyleyen Bedri Hoca bu hadislerde; ”Müslüman değildir” değil de “bizden değildir” ifadesinin tercih edilmesini şöyle izah etti: “Bizden değildir derken yani ‘o kimse benim sünnetime tâbi değildir, ‘ehl-i sünnet vel cemaatten değildir’ demek istiyor.”

Şiratü’l İslam okuyun
Ezan ve selamın dinin parolası olduğunu söyleyen Bedri Hoca dinleyicilere ısrarla Şiratü’l İslam Şerhi adlı kitabı okumalarını tavsiye etti. Bu kitapta örneğin selamlaşmanın adabını madde madde sıralandığını söyledi. “Selamlaşmanın on tane adabı varsa biz bunlardan sadece bir tanesini biliyoruz veya uyguluyoruz” diyen Bedri Gencer Hoca dinin edeplerinin ihmal edilmemesi gerektiğini ifade etti.

Şeriat medresede, sünnet tekkede öğretilir
Şeriatın yani dinin medresede, sünnetin yani dindarlığın ise tekkede öğretildiğini söyleyen Bedri Hoca, bugün kavramlarımızın alt üst olmasının nedenini bu iki kurumun kapanmasına bağladı. Medresenin yerine açılan ilahiyatlar konusunda ise Ali Fuat Başgil’in şu sözünü nakletti: “İlahiyat fakültesi din âliminden çok din tenkitçisi/eleştirmeni yetiştirir.”

Program Bedri Gencer Hoca’ya çiçek takdimi ile sona erdi. Dinleyiciler de soru cevap bölümünde bu tür faydalı programların devamını beklediklerini söylediler.

 

Aydın Başar


alt
 

REKLAMLAR

Web Site Tasarımı

Yönetim Panelli Website Tasarımlarınız için

0532 307 60 09

 

 

İSTATİSTİKLER

OS : Linux c
PHP : 5.3.29
MySQL : 5.7.43
Zaman : 04:30
Ön bellekleme : Etkisizleştirildi
GZIP : Etkisizleştirildi
Üyeler : 31076
İçerik : 1249
Web Bağlantıları : 2
İçerik Tıklama Görünümü : 2228138

Haberler

AZ YİYEREM HEKİMLE İŞİM OLMAZ,

DÜZ GİDEREM HAKİMLE İŞİM OLMAZ....

AZERİ ATASÖZÜ....