ahmetturkan.gen.tr

HAYATTAN DERSLER

  • Yazıtipi boyutunu arttır
  • Varsayılan yazıtipi boyutu
  • Yazıtipi boyutunu azaltır
Home RİSALE-İ NUR RİSALE-İ NUR DAMLALARI ÜSTAD-I SANİ AHMET HÜSREV ’DEN İBRETLİ BİR CEVAP

ÜSTAD-I SANİ AHMET HÜSREV ’DEN İBRETLİ BİR CEVAP

e-Posta Yazdır PDF
Bir gün Hüsrev Ağabey’i ziyarete gitmiştim. Orada yine benim gibi ziyarete gelmiş bir zatla karşılaştım. O zat, bir cesaretle Risaleleri kastederek, “Siz bunlara çok kıymet veriyorsunuz” dedi. Hüsrev Ağabey “Ne demek istedin?” dedi. “Bunlarda ilim de yok” dedi. “Sende ne var o zaman?” dedi. “Ben hiç olmazsa Arapça biliyorum” dedi. Hüsrev Ağabey “Arapça bilmek güzel, ama lisan imanı kurtarmaz” dedikten sonra, şöyle bir misal verdi: “Suriye’nin başındaki Hafız Esad bir gecede ihtilalle geldi ve kırk beş bin genci katletti. Bunun da lisanı, ana dili Arapçaydı. Bunun imanı kurtulmuş mu?” dedi. “Mısır’da Nasır, tefsir sahibi Seyyid Kutup’u hapislerde çürüttü. Benden özür dilerse affedeceğim dedi. O da, ‘Bir kâfirden, mü’min olarak af dileyemem’ dedi. Nasır onu astı” dedi. “Onun da lisanı Arapça. Senin gibi de değil, edebiyatını da iyi bilir. Bunlar imanını kurtarmış mı?”
Hüsrev Ağabey sonra, “Bunlarda, bu Risalelerde lisan değil, imanı kurtaracak dersler var” dedi. Böyle deyince o zat sustu kaldı.
Hüsrev Ağabey hep şöyle derdi:
“Asr-ı Saadet dışında, Osmanlı kadar İslam’a hizmet eden bir devlet olmamıştır. Osmanlının bu hizmetten dolayı ahfadına duası var. Onun için onların kullandığı yazıyı kullanmamız lazım.”
HÜSREV AĞABEY’İ GASLETTİM, CENAZE NAMAZINI KILDIRDIM
Hüsrev Ağabey 1977 senesinde İstanbul’da vefat etti. Isparta’ya getirdiler.
O gün Isparta Ulu Camii’nde bir salâ okudum. Hâlâ Isparta’nın yaşlıları arasında o salânın tesiri duruyor ki, “O salâyı veren sen miydin?” diye bana soruyorlar. Coştum o gün.
Hüsrev Ağabey’in cenazesine talebelerinden herkes sahip çıkıyor tabii. Aralarında karar verememişler. “Herkesi kucaklayan bir insan yok mu Allah aşkına?” diye aralarında konuşmuşlar. Âcizane beni göstermişler. O gün Said Nuri geldi bana, Hüsrev Ağabey’in çocuğu gibi sevdiği birisidir o. Bana ısrar etti. “Sen kıldır” dedi. “Etme yahu, siz onun yanında yetiştiniz” dedim. “Hocam ihtilaf çıkacak. Herkes sahip çıkıyor, bizim hakkımızdır diyor. Biz de ‘Hafız Kardeş herkesi kucaklar’ diye sizin kıldırmanıza karar verdik” dedi. Sonunda bana kabul ettirdiler.
Yukarı, ikinci kata çıktık. Cenaze geldi. Çadırı hazırladılar. Perde falan gerdiler.
Önce cenazenin gasil işlerini yaptım. Bediüzzaman’ın ayak parmakları arasında perde varmış, yani deri. Hüsrev’in de yarım imiş. Ben ikisini de görmemiştim. Fırsat geçmişti elime. Hüsrev Ağabey’i gaslederken bu, aklıma geldi. Kefeni sardık, sonra nasıl olsa mahrem değil diye, ayakucundan tekrar açtık, baktık. Vallahi hepsi de perdeliydi. Parmaklarının hepsinin de arası yarım perdeliydi. Bediüzzaman’ınki bütünmüş. Yanımdaki Bafralı Necati Hoca’ya, “Bak, bunun hakkında Üstad’ın bir iktiranı var, bir unvanı var. Bunun da ayakları yarım perdelenmiş” dedim. Aynen böyle oldu. Bunu da görmüş, öğrenmiş olduk.
Hüsrev Ağabey’in cenaze namazını kıldırmak, Isparta Ulu Camii’nde bize nasip oldu. (Hafız Ali Osman Karahan)
Ömer ÖZCAN; Ağabeyler Anlatıyor-5’ten
Son Güncelleme: Cuma, 29 Mart 2024 07:31  

REKLAMLAR

Web Site Tasarımı

Yönetim Panelli Website Tasarımlarınız için

0532 307 60 09

 

 

İSTATİSTİKLER

OS : Linux c
PHP : 5.3.29
MySQL : 5.7.43
Zaman : 07:31
Ön bellekleme : Etkisizleştirildi
GZIP : Etkisizleştirildi
Üyeler : 31076
İçerik : 1248
Web Bağlantıları : 2
İçerik Tıklama Görünümü : 2216557

Haberler

EDEP BİR TAC İMİŞ NUR-U HÜDADAN, GİY O TACI EMİN OL HER BELADAN...